“Kuşlara” demiş Hazreti Ömer, “Dağlara, kuşlara yem atın da, Müslüman memleketinde kuşlar açlıktan öldü” demesinler demiş. Halife Ömer... Kış, kıyamet ya şeyhim yağmur zamanları ve havalar soğuk ya, hani...

Ya Müslüman insanların yaşadığı bir ülkede, sonra Müslümanların yaşadığı şehirde bazı çocuklar üşüyorsa ne olacak şeyhim? Bunun vebali kimin, kimlerin üstüne olacak? Yoksa vebali yok mu, geceleri ya da gündüzleri üşüyen çocukların?

Onları görmezden mi gelelim, varlıklarını bilmezden mi gelelim? Onları görmezden gelirsek, bilmezden gelirsek zalimlerden olmaz mıyız?

Sahi sence kim sorumlu geceleri, gündüzleri üşüyen bu çocuklardan? Kime yüklenmeli bu günah, bu suç… Yoksa herkes susuyor diye, herkes görmezden geliyor diye biz de mi görmezden gelelim?

Mesela görmezden geliyor diye ülkenin yöneticileri kentin yöneticileri, hatta dinin yöneticileri, anlatıcıları görmezden geliyor diye biz de mi görmezden bilmezden gelelim?

Allah’ın gönlü razı olur mu bu zalimliğe, bu görmezden gelmelere? Ya Peygamber Muhammed ne der böyle sorumsuzluklara...

Eskiden “Komşusu açken tok sabahlayan bizden değildir” ikazı dolaşırdı Muhammed Mustafa’nın özellikle Müslümanlar arasında. Artık o söz de söylenmez oldu...

Biliyor musun şeyhim, sanki kimse ahret gününe, hesap gününe inanmaz olmuş gibi. Eğer inanılır olsaydı bu kadar vurdumduymazlık olur mu sence?

Artık ne aç kalan çocuklar ne üşüyen çocuklar umurunda kimsenin… Evet kimsenin, kimselerin ne kenti idare edenlerin ne ülkeyi idare edenlerin umurunda...

Onların çoğu ülkenin bütün çocuklarını kendi çocukları gibi tok sanıyorlar, üşümüyor sanıyorlar galiba... Öyle sanmasalar bu kadar zalim olacaklarını, bu kadar vurdumduymaz, sorumsuz olacaklarını düşünmek insanın içini acıtıyor...

Bize bir şeyler oldu şeyhim? İnsanlara bir şeyler oldu. Özellikle Müslüman ahaliye bir şeyler oldu, bir şeyler olmasa bu kadar yanlış yapmazlardı. Bu kadar acımasız olmazlardı diye düşünüyorum. Ya sence?

Hani ülkeyi yönetenler, sonra kentleri yönetenler herkesin açlığından, tokluğundan, acısından, sevincinden sorumlu diyordu İslam?

Neden kendilerini sorumlu hissetmiyorlar yöneticiler kendilerinin elinde yetki bulunanlar...

Hani komşu, koşunun açlığından, tokluğundan, üşümesinden, hasta olmasından sorumlu deniyordu?

Geçekten bu sorumluluğu taşıyan kaç kişi, kaç insan, kaç Müslüman var sokaklarda, cami önlerinde dolaşıp duran kardeşler arasında?

Hakkını helal et şeyhim, helal et hakkını...

Artık bu tür soruları kimlere soracağımı bilemediğim içim, bilsem bile kimsenin dikkate almayacağını bildiğim için sana sordum...

Hakkını helal et...

Sormasam kalbim yanacaktı...