Her zamanki gibi sabah namazına vaktinde kalktım... Bu namaz kıldığımı söylemek adına söylenen sözler değil yanlış anlama...

Hem namaz kılmak sözümde duruyorum demek değil mi, yaratıcıya...

Sözümde duruyorum, seni dinlemeye sana kulak vermeye devam ediyorum demek suskunca.

Gökyüzü diliyle.

Dua ettim, yürekçe bir şeyler mırıldandım kalbimi seccadenin üstüne bıraktım... Gözlerimle gördüm kalbimi oraya bıraktığımı.

Önümde durduğunu apaydınlık gördüm.

Hayal mi, olabilir.

Hayalse de gördüm güzeldi.

Peygamberlere benzemeyi arzuladım, Allah'ım bunu senden istiyorum dedim.

Neden yaptım bilmiyorum, anlat desen izah edemem.

Belki de günahlarımdan arınma isteği, başka türlü arınamama korkusu.

Sen aklını kaçırmışsın deme, kaçıracak kadar aklımın olmadığını biliyorum.

Ondan deyip durum delinin biriyim diye zaman zaman.

Delinin biri, bir avuç sevdanın peşinde koşmayı en kutsal iş edinen...

Kan bağım olanların çoğunun da öyle düşündüğünü sanıyorum değil, biliyorum, birbirlerine deli o diyorlar..

Sonra dost dediklerimin yol arkadaşı sandıklarımın da...

Aslında insanların çoğunun bir başkasının arkasından söylediği sözler, delinin ya da salağın biri, o diye.

Delilik ne? Çok bilinen bir şey değil.

Kimlere deli denir?

Mesela deli denilen kimilerinin, Allah'ın en sadık kulları olduğu da söylenir durur kimi yerlerde.

Hatta veli denir kimilerine, velinin ne anlama geldiği bilinmeden hem de.

Hazreti Muhammed'in siz onları görseniz kâfir, onlar sizi görse deli derlerdi diye rivayetleri olduğu söylenir, bu zamanlar için.

Çetrefilli bir konu.

Çünkü başka bir yerde "onlar beni görmeden iman ettiler, sizden daha hayırlıdır" dediği de rivayetlerden, sonraki insanlar için.

Sonra kahvemi yaptım, evin balkonuna çıktım, elimde iki kitap... Okumasam da yanımda her zaman bir iki kitap olur, kitap olunca kendimi güvende hissediyorum, kitapsızlık cehennem gibi gelir bana...

Evim yanından çıkan yol biraz rampa, her sabah o rampayı tırmanan kadınları görüce gri bir acı kaplar yüreğimi. En çok kadınları yorgun ülkenin, kadınlarına acımasız...

Hele birde yoksulsa, hele bir de yalnızsa, kimsesi yoksa.

Kediler yürüyor boşlukta, nereye neden yürüdüklerini bilmek isterdim, ama hızlı yürümelerinden belli kendilerince bir telaşları var... Kedilerin kuşların dilini bilmek anlamak isterdim.

Ve sonra/dururken sonra genelevlerde çalışan kadınlar ya da çalıştırılan çalışmak zorunda kalan, vurulmuş bir ceylan çığlığı doldu yüreğime... Peki dedim, peki neden böyle bu işler? Neden erkekler cinsel ihtiyacını karşılasın diyen sistem, kadınlar için ne söyler?

Eğer bu bir ihtiyaçsa, kadınlar nasıl karşılasın bu ihtiyacı?

Hadi hoşça kal.