Tüm dünyada devam eden savaşlar mutluluğa olan inancımızı sarsarken daha güvenli ve refah bir toplumsal yaşama olan inancımızı tehdit etmektedir. 

Savaşlarda meydana gelen yakın aile kayıpları, uzuv kayıpları vb. Bir çok faktör insanların psikolojisini yerle bir ederken, silah şirketleri, her ülkede mevcut olan para düzenleyicileri durumdan asla üzüntü duymamaktadır. Günümüzde iki toplumun bir birinden nefret etmesiyle ortaya çıkan savaşlar neden nefret ediyoruz sorusunu akıllara getirmektedir. 

Nefret de tıpkı sevgi gibi insanın temelinde mevcut bir duygudur. Nefret duygusunun oluşması da tıpkı diğer duygular gibi yaşantıyla gerçekleşir. Bir insanı seviyoruz diyelim sebebi nedir örnek olarak bize iyilik yapmış olsun ihtiyacımız olduğunda. Nefret ediyoruz diyelim çünkü ? 

Ne olabilir yanıtımız ? Bize bir kötülük yapmış olmalı değil mi ?

Ancak milletlerarası duygular bireyler nezdinde gerçekleşmediği için bir ülkedeki halklar başka bir ülkedeki halktan bireysel bir yaşam olmadan nefret edebilmektedir. Bu da fırsatçıların ekmeğine yağ süren bir durum çünkü ortaya atılacak bir kıvılcımın milletlerarası nefreti ve savaşı tetikleyeceğini bilecek kadar psikoloji ve sosyoloji bilgisine sahipler. 

Üzüldüğümüz bir çok savaş durumunun ortaya çıkışına baktığımızda bu yapıyı görmemiz mümkün. 

Peki nefret etmek bize ne kazandırıyor?

Anne babasız kalan çocukları mı ?

Küçük yaşta çocukları ölen anneleri mi ?

Savaşta ölen babaları mı ?

Savaştan çıkan toplumlara baktığımızda Psikolojik ve sosyolojik bir yıkım görüyoruz. 

Uzmanların tedavi çalışmalarına rağmen Travma sonrası stres bozukluğunun etkileri çok uzun süre devam edebilmekte ve bu bir dizi olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir. Çünkü daha sonra aile kuran bu bireylerden bazıları ebeveyn olarak sorumluluklarını yerine getirememekte, psikolojik sorunlarla uğraşmaktadırlar. Bu bir sirkülasyon halinde ebeveynden çocuğa geçen ve sonraki nesilleri olumsuz etkileyen bir hal alabilmektedir. İyi bir psikolojik eğitim almamış bireylerin ailelerinden gelen olumsuz psikolojik yaklaşımları bir öğreti gibi kabul edip ilerde doğacak çocuklarına bunu uygulayabildikleri bilinen bir gerçektir. Yani bir  savaş, olumsuz etkilediği bir çocuğun ilerde doğacak torununun psikolojik sorunlarına bile dolaylı olarak sebep olabilmektedir. Bu yüzden psikolojik olarak kendimizi geliştirmemiz çok önemlidir. Savaşların diğer etkisi ise bilimsel zayıflamadır. Savaş maliyetlidir çünkü silah şirketleri para kazanmalıdır. Bu yüzden eğitime, bilime ayrılabilecek bütçelerin 10 katı 100 katı savaşta harcanabilmektedir. Aslında bu da silah şirketleri ve savaş sevicileri için çok iyi bir durum. Çünkü bir toplum ne kadar cahilse onları yönetmek ve bir şeylere inandırmak o kadar kolay olmaktadır. Bu yüzden onların en çok nefret ettikleri kurum okullar olabilir. Günümüze baktığınızda bilime ve eğitime verilen değerin ne kadar azaldığını görebilirsiniz. İnsanlar para kazanmak yerine bilime gönül verdikleri için aptal olarak lanse ediliyor ve kalifiye eleman olmaları için teşvik ediliyorlar. Doğru 2. Dünya savaşında olduğu gibi sanayi hamlelerine ve silah üreten kalifiye elemanlara ihtiyacımız var bilim insanları bizim neyimize! Bu yazıyı size ulaştırmamı sağlayan medya da toplumsal olayların etkin bir aracı konumunda çünkü kitleleri harekete geçirme özelliği mevcut. Bir savaşın her aşamasında medya araçlarında çeşitli manipülatif nefrete sürükleyici haberler görülebilir. Medya okuryazarlığı eğitimi almamış, cahil bir toplum araştırmadan bu provokasyonlara alet olabilir ve bahsettiğim gibi hiç tanımadığı insanlardan nefret edebilir. Ve bu da yine o nefretten maddi manevi beslenenlerin istediği bir durumdur. 

Peki ne yapmamız gerekiyor ?

1- En başta eğitim almamız ve kendimizi geliştirmemiz gerekiyor böylece aklımızı kiraya vermek yerine kendimiz kullanabiliriz.

2- İşlerin nasıl yürüdüğünü anlamamız gerekiyor 3- Nefretin toplumun ve bireylerin psikolojisini ne kadar olumsuz etkilediğini nelere sebep olabileceğini fark etmemiz gerekiyor. 

Nitekim nefret ve düşmanlığın yerini barış ve huzur aldığı gün dünyamız bambaşka bir hal alacaktır. O günlerin gelmesi dileğimle.