Her gün yüzlerce konuşma haber ve benzeri bir şeyler ile muhatap oluyor günümüz insanı ve hep bir şeyler anlatılıyor kendisine... Kimisi siyaset adına kimisi ülkenin geleceği yarını adına, kimisi din adına, Tanrı adına anlatılan şeyler...
İç içe birbirine benzeyen sözler...
Ama çoğumuz bilmiyoruz bu anlatıcıların doğru sözlü olup olmadıklarını, sözlerinde gerçek ve samimiyet olup olmadığını ülke ahalisi olarak, şehir ahalisi olarak... Onlar konuşuyorlar bizler dinliyoruz ve çoğumuz tasdik ediyoruz, anlatılanların doğruluğunu...
Peki neden? Neden kendi akıl terazimizde vicdan tartımızda gönül yurdumuzda gözden geçirmiyoruz, bize anlatılanların doğru olup olmadığını? Ya onlar yalanlarıyla bizleri kandırıyorlarsa ki bence kandırıyorlar...
Muradım kimseyi inandıklarına sevdiklerine peşinden gittiklerine karşı şüphe ile bakılmasına şüphe ile bakılması değil... Ama duyduklarımızı anlatılanları kendi vicdan terazimizden geçirelim demek gayemiz...
Bizim yerimize başkaları düşünmesin, bizim yerimize başkaları karar vermesin, biz kendimiz düşünelim kendimiz karar verelim...
Bilme inanma düşünme hakkımızı kullanalım ve kimse bizi kendilerine çağırmasın, çünkü o çağırmalar insanı geri zekâlı sanmaktır...
Ahaliyi sürü gibi görenlere fırsat vererek kendimize haksızlık etmeyelim...
Bakın din adına yapılanlar da böyle, kendimiz bir arayış bir inanış içinde olmadığımız ve hep bize anlatılanlara inandığımız ve onların doğru anlatacaklarına inandığımız için elimizde kalan din, dinden başka her şey oldu...
Buradan açık açık söylüyorum, inanıyor yaşıyor olduğumuz din Allah’ın dini değil, zira Allah’ın dininde her insan azizdir...
Biliyorum metanetli konular bunlar...
Ama olsun demekten başka çıkış yolumuz yok... Kardeşçe bazı şeyleri hatırlatmak ve “ne oluor bize?” sorusunu çoğaltmamız gerek aramızda...
Karşılaştığımız yangın felaketi sel felaketi bazı şeyleri yeniden düşünmeye sebep olmalı diyorum... Mesela yıllardır ormanları dağları talan edenlerin kimler olduklarını düşünme hakkımızı kullanalım...
Sahi neyin karşılığı yapıldı dere yataklarına o evler, yapanlar yaptı da, izin verenler neden verdi, şimdi kim verecek yok olup giden canların hesabını...
Ne yazık ki ülkemiz yapılan yanlışların hesabının verilmediği bir ülke oldu... Çoğunun yine canı sıkılacak varsın sıkılsın... Kendilerine sunulan makam ve mevkiler sonucu servetini ikiye üçe katlamayan birini tanıyor musunuz?
Peki, nasıl oluyor bunlar?
Unutmayın Allah ben size şah damarınızdan daha yakınım diyor, ama bunların çoğu Allah’ı bile duymuyorlar...