Senelerdir her türlü zorluğa direnen Türkiye’yi   hep  oyaladılar. Neler çekmedi Türk halkı? Gencecik fidanları kara toprağa  toprağa  verdik. Hiçbir ülke elimizden tutmadı ama bol bol Silah ve mühimmat sattılar!

Bu arada Türkiye artık çağdaş dost ülke bulamıyor. Her ülke bizden bir şeyler koparmaya çalışıyor,  Arazi ve  çok önem taşıyan Fabrikalar satıldı. İşsizlik aldı başını gidiyor. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor, sebze ve meyve eskisi gibi bol değil, üretim  azaldı  çiftçilerimiz bıktı ve gittikçe dışa bağlanıyoruz!  Bu durumda çok tehlikeli, aç ve susuz kalan ülkelerin durumu ortada!

Tüm bu zorlukların arasında, yerel seçim hazırlıkları başladı. TV’lerde konuşmalar arka arkaya geliyor. Biliyorsunuz ki Sistem değişti. Başkanlık sistemi devreye girdi. Cumhurbaşkanı da aynı zamanda AKP Başkanı olduğu için her gün bir veya birkaç yerde veya Televizyonlarda konuşuyor. Bu konuşmalar oldukça sıklaştı ve bazen çok sinirli konuşmalar yapıyor,  kendini de çok yıpratıyor.

Siyaset çok zor hele Türkiye gibi çok değişen bir ülkede aşırı stres ve ağır konuşmalar yapanlar var. Bazen gerçekten çok üzülüyoruz. Eskiden Sağcı, Solcu kavgası vardı, şimdi de bütün siyasetçiler pembe bir dünya seriyorlar. Gerçekleri bir tarafa itip, insanları kandırmamak  gerekir. Bu halk bana inanıyor nasıl olsa devri çoktan geçti. Zaman eski zaman değil Dünya da artık aç ve susuz kalma  tehlikesi ile karşı, karşıya kaldı!  İklimler çok değişti ve bu değişiklik hız kazandı. Doğal Afetleri bir kenara atamayız,  Depremleri sıkça yaşayan bir ülke olarak yıl ve zaman verme lüksümüz kalmadı ne yazık ki! Dikkat ederseniz bu konulara değinen siyasetçi çok az, asıl önemli olan  ülkemizin geleceğidir. Ülkemizin bir de Göçmen ağırlamak zorunda olması da gittikçe ağır ekonomik zorlukların başında geliyor. Artık adım başı bir göçmenle karşılaşır olduk, Ülke olarak bizleri daha zor günlere götürmeye başladı. Göçmen ağırlamak, turist ağırlamaya benzemiyor bir çok fedakarlık yapması gereken ülke olduk.

Bu durumda söylenecek bir ata sözü geldi aklıma, Neydik,  Ne Olduk, ne  olacağız?