Mesela şimdi sera işiyle uğraşan arkadaşlar, ya da muz yetiştirme işiyle uğraşanlar veya hayvancılıkla daha başka işler ile uğraşanlar… Hepsinin hedefi daha iyi, daha kaliteli ürün almak, ahaliye daha güzel ürünler üretmek,daha çok para kazanmak daha çok mutlu olmaktır bizce...

Bunun içinde gece gündüz çalışıyorlar,  gayret gösteriyorlar ellerinden gelen her şeyi, her imkânı kullanıyorlar…

Doğru olanı da bu; çünkü biliyorlar böyle yaparlarsa daha çok verim alırlar, daha çok huzurlu mutlu olurlar, ailelerini daha çok sevindirirler… Eğer böyle yapmazlarsa, biliyorlar ürünleri yeterli olmayacak,  bekledikleri karşılığı alamayacaklar, gönül huzurları olmayacak…

Yalnız onlar mı, mesela kendi işini yapan esnaf da öyle… Hele sanatla uğraşanlar, sanat ile bir ürün meydana çıkaranlar da… Ondandır bu emekleri verenlerin yüzü hep aydınlıktır, elleri de bereketlidir, gözlerinde bir hep bir umut taşırlar insanca…

Ne demeye mi çalışıyorum? Elbette buradan bir yere gelmek istiyorum becerebilirsem… Mesela aynı manzarayı devletin kurumlarında veya kendilerini devletin kurumlarına atan kişiler de göremiyoruz… Sanki oralarda başka bir anlayış, başka bir zihniyet mevcut, hangi kurum olursa olsun hemen hemen hepsi aynı…

Arkadaşlar kırılacak ama varsın kırılsınlar, mesela öğretmen arkadaşların yüzde doksan sekizi, o zihniyeti o gayreti o heyecanı taşıyor değiller, bakmayın siz konuşurken güzel şeyler konuşuyor gibi yaptıklarına… Kendilerini okullara atınca ve yarınlarını Devletin ellerine bırakınca,hemen gevşiyorlar, hemen oh be diyorlar,aybaşının gelmesini beklemek en büyük zevk onlar için…

Oysa önce bir öğrenciyi, bir çocuğu daha güzel, daha bilgili,ülkesine ailesine daha yararlı nasıl yetiştirebilirim olmalıydı asıl düşünceleri, bu düşünceyi aşk haline getirmeliydiler… Ne acı ki, okulda kendi öğrencisine öğretmediklerini “özel ders verme amacıyla” yine kendi öğrencisine para karşılığı ders veren öğretmen arkadaşlar tanıdık ve bundan memnun olan…

Neyse daha uzun etmeyelim… Ve gelelim bir başka guruba, mesela camilerde görev alan imam arkadaşlar… Onlar bir başka âlem, bütün amaçları maaşlarının olması ve aybaşında o maaşları alabilmeleri… Çoğunun hiç umurunda değil insana bir şeyler öğretmek, ahalinin dertleri ile ilgilenmek, insanların gönlünü almak, ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalmak onları sevindirmek, mahallede bir kardeşlik havası oluşturmak…

Hâlbuki aynı insanlar Cuma günleri okudukları hutbelerde insanlara bundan söz ediyorlar, yani kendilerinin yapmadıklarını millete anlatmak… Bir türlü ikiyüzlülük yapılan, keşke anlasalar… Yapılan ellerine geçen imkânları keyiflerince kullanmaktan başka bir şey değil… En çok bundandır sokaklarda kavgaların çoğalması, merhametin azalması, insanların birbirlerinin iyiliğini istememesi, kadın cinayetlerinin çoğalması…

Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki, söylesen olmuyor, söylemesen olmuyor… Ama artık birileri bu arkadaşlara hatırlatmalı yaptıklarının tavırlarının düşüncelerinin İslam ile hiçbir alakasının olmadığını, sadece kendilerini kandırdıklarını…

Diğer kurumlara gelirsek… Neyse biz yalnız Belediyelerden bahsedelim ve oralarda olanların oralarda çalışan arkadaşların da, oraları babalarının çiftliği sanarak kullanmaları… Oralarda çalışmaya başladıklarında kendilerine ayrı özerklik vermeye çalışmaları ve unutmaları hizmet etmenin ne demek olduğunu…

Ülkenin her yerinde Belediyeler sahipsiz çiftlik gibi yönetilmek de, ve çalışanlarının yüzde doksan sekizinin de aynı zihniyet taşıması… Kaytarmak için her türlü numaraya başvurulan yerler, kimse kusura bakmasın… Daha mesainin ilk saatlerinde çaylar kahveler kahvaltılar, sen ne alırsın sesleri…

Yazıktır bu ülkeye,bu garip millete yazıktır, şehirlere yazıktır…

Milletin emanetine yapılan bir hainliktir yapılanlar…Daha çok söyletmeyin insanı, kendinizi kutsamanın bir  manası yok, siz aldığınız maaşın helal olup olmadığını düşünün önce…