Dua niyetine Allah’ım bütün yalvarmalarımız, çığlıklarımız, ses yükseltmelerimiz. Nazlı kızlar gibi yalvarmalarımız naz makamında yanlış anlama Allah’ım...

Kendi ülkemizde, şehirlerimizde, annelerimizin, babalarımızın yanında ortada kaldık, sokakta kaldık, çaresiz kaldık, yöneticilerimiz ne dilimizden anlıyorlar ne gözlerimizdeki hüzünden ne kalbimizin büyük acıları umurunda...

Sonra kulların Allah’ım. Kullarını çoğu çok zalim, çok utanmaz, çok yalancı, çok ikiyüzlü, çıkarcı, merhametsiz, acımasız oldular. Sen biliyorsun da yine nazlanmak yine seninle konuşmak istedim...

Kuşların yalvarmalarıyla yalvarıyorum, kullarına bir şeyler söyle, hepimize bir şeyler söyle, zalimlere ayrı, mazlumlara ayrı, yoksullarla ayrı, ama bir şeyler söyle...

Özellikle yöneticilerimize, güç, makam, yetki sahiplerine bir şeyler söyle. Zira bizi ne dinlemek ne duymak istiyorlar. Hatta yok sayıyorlar, görmezden geliyorlar. Sıkıntılarımız umurlarında değil, hüznümüz, acılarımız umurlarında değil...

Sen de biliyorsun mazlumlara yaşama hakkı tanımıyorlar, hak bilmiyorlar, hukuk bilmiyorlar, haram helal bilmiyorlar, ama konuşurken hep haram üstüne, helal üstüne, hatta cennet üstüne konuşuyorlar. Çok ikiyüzlü oldular çünkü...

Senin yerine onlar konuşuyorlar, onlar ahkâm kesiyorlar hep biz biliriz diyorlar. Bize inanın, biz doğru kişileriz diyorlar, oysa asla doğru sözlü değiller, sözlerinde duranlar değiller...

Hani “Hakça paylaşım nerde?” deyince fena kızıyorlar, haddini bilmemekle suçluyorlar mazlumları, yoksulları, hak arama gayretinde olanları...

“Allah dünya işlerine karışmaz” diyorlar açık açık, durmadan cennetten, cehennemden söz eden taraftar hocaları var, fakirlerin cennete zenginlerden önce gideceğini söyleyen...

Ama kendileri hep zengin yaşıyorlar, konfor içinde Karun gibi yaşıyorlar...

Sen, “Mülk benim diyorsun” onlar “Bizim” diyorlar...

Kendilerine itaat etmemizi isteyenler...

Hatta kendilerine kulluk etmemizi isteyen kulların var, bizlere efendilik taslayan, “Ben ne dersem o” diyen, “Ekmek, su benim veya biziz” diyen...

Avuçlarımızda dua durmaz oldu...

Göğüslerimiz acıları, yoksulluğu, haksızlığı, adaletsizliği, kuşların çığlığını, yaşlıların figanını taşıyamaz oldu, kullarına, efendilerimize, yöneticilerimize, idarecilerimize güç ve makam sahiplerimize bir şey söyle...

Hangi dilden nasıl söylersen söyle, söyle ama...

Çok yenik düştük...

Evlerimiz bize yataklık etmez oldu...

Evsiz kaldık...

Yarınsız, umutsuz kaldık...

Biliyorsun, duyuyorsun görüyorsun, hep bir bıçak yarası yüreklerimizde... Yapmayın, bu kadar acıtmayın, bu kadar çaresiz bırakmayın mazlumları, yetimleri, kuşları, yaşlıları, yalnızları diyorsun duymuyorlar, duymak istemiyorlar...

Çünkü taraftarları çok gürültü yapıyor, çünkü taraftarları ellerindeki nimetin yok olmasından korkuyorlar...

Senden yeni sabahlar, yeni baharlar istiyoruz Allah’ım...