Gözlerini kapat sevgilim bakma gözlerime. Çünkü karanlık sözler edeceğim... İçi acı dolu, kahır dolu, uzun uzun sözler gözlerini kapat utandırma beni... Ya da kuşlara bakar gibi yap, derin bir şarkıyı dinler gibi...

Eskiden yalan dünya diyenlere inanmazdım, yalan olduğunu tam anlayamadım ama öğrendim zalimlerin kötülerin işgali altında...

Bunu öğrenmenin bedeli ağır oldu, olsun dedim ödedim...

“Sevinmek insanın hakkı” derlerdi, sevinme hakkımızı bile kullandırmıyorlar kötüler. zalimler, kendilerini Tanrı’nın mirasçısı sananlar...

Sevinemiyor insan, dua ederken bile içine acılar doluyor. Savaşlardan kaçan çocukların gözyaşı doluyor, annelerin çaresizliği...

Kalkıp gitmek istiyorsun da, ama nereye... Nereye gitsen acılar kahırlar çaresizlikler peşinden geliyor... Ve bazıları “Sana ne?” diyorlar. Dünyadaki savaşlardan ölümler sana ne, neden kendini bu kadar heder ediyorsun...

Onlar ile aynı çağda, aynı ülkede, aynı gökyüzünün altında olmaktan utanıyor insan...

Ve sen sevdam, sen, aklıma en derin düştüğün zamanlarda, kırılmış bir erik dalı gibi öksüzüm... Geceleri sokak lambalarının altında saatlerce seni bekler gibi yapıyorum hayalen, sanki düşümdesin...

Dünya çok kirlendi, kimselere söylenmiyor bu sözler... Söylesen en yakın sandıklarımız bile dalga geçiyorlar. “Tamam da sen mi temizleyeceksin?” diye...

Sevgi kirlendi, aşk kirlendi, kirlendi kardeşlik kirlendi, yoksulların düşleri ve çaresizliği yağıyor geceleri sokaklarda...

Kentin müftüsü toplu sabah namazına çağırdığı insanlara bunlardan söz etmiyor... Çünkü söz etmek sorumluluk ister, kimse sorumluluk almak istemiyor insana dair...

Kentler kirlendi, çığlık çığlığa kentler... Yapmayın bize bu kadar kıymayın diyorlar, ama duyan yok o çığlığı...

Çocukların, kadınların, yoksulların çığlığını duymayan bu dünyaya biat edenlerden olmayacağız ve zalimleri alkışlayanlardan da...

Hep söylerim, kentler de konuşur sevgilim, dağlar konuşur, ormanlar, ağaçlar konuşur, ben demiyorum, bütün kutsal kitaplarda söz edilir bunlardan...

Büyük kapıların küçüklere kapalı olduğu bir sistem insanlara sunulan... Durmadan kutsuyorlar, durmadan şöyle, böyle diyorlar, ama sormana izin vermiyorlar, bazı insanlar neden bu kadar yoksul bu kadar çaresizler sorusunu...

Korkuyla uyanmasın çocuklar diyoruz sadece... Anneler kocaman sarılsın çocuklarına içinde geçim derdi olmadan... Babalar evlerine göğüslerini gere gere girsinler ellerinde ekmek... Evet birilerin partisini yüceltmek diye bir derdimiz yok...

Bizim derdimiz insan olmalı, bizim derdimiz kent olmalı, kendi kalbimizdeki merhamet duygusunun varlığı yokluğu ile ilgilenmeliyiz...

Söyleyeceklerimi söylemeye çalıştım aç gözlerini... Kim bilir güzel ve doğru sözler ettin dersinde sevinirim ben de...

Hani “Telgrafın tellerini kurşunlamalı” diye bir türkü var ya...

O türkü gibi yüreğim...