Yalnızlığımız uzun sürdü, sefalet içinde yaşayan insanlar var, akşam olmasın diye dua eden babalar var, anneler var çaresiz diyoruz...                                                                                                                                                                                  

“Hayır” diyorlar. “Hayır, yok böyle şeyler. Sen uyduruyorsun, sen kafana göre sözler ediyorsun. Her insanın mutlu olduğu ülke ülkemiz. Her insanın huzur içinde yaşadığı şehir, şehirlerimiz” diyorlar...

Ve değişen hiçbir şey yok, yarın da olmayacak, yine yarış içindeler yalan söylemekte yine yalan üstüne yalan söylüyorlar insanlara...

Ve insanımız belki çaresiz oluşundan “belki başka nedenler var” inanıyorlar kendilerine söylenen her yalana, inanmasalar da yapacak bir şeyleri yok...

Kalbimize pranga vurulmuş gibi, inançlarımıza da öyle... Onlara alkış tutmazsak, onları kutsamazsak bütün suçlar üstümüze kalacak gibi tedirgin yaşıyoruz...

Bakmayın “İnsan özgür, daha ne istiyorsunuz” deyip durmalarına. Özgür değil insanımız, insanımız büyük algılar ile kuşatılmış, insanımız kendini ya AK Parti’li ya CHP’li ya MHP’li olmak zorunda hisseder gibi...

Kendi tayin ettiği imamına bile güvenmeyen bir sistem “Sen diyor, sen kendi bildiğin gibi hutbe okuyamazsın, okuyacağın hutbeyi ben hazırlayacağım” diyor ve öyle oluyor o hutbeler okunuyor...

Yani İstanbul’un en entelektüel ilçesinde okunan hutbe ile Gündoğmuş ilçesinde aynı hutbe okunuyor, insanların yaşamları, inançları, gelenekleri, varlıklı, yoksul olup olmadığına bakılmadan...

Yani bize hükmedenler “Biz ne dersek doğru olan odur” demeye devam ediyor, yarın da öyle olacak diye düşünüyorum içim acıya acıya...

Bakın o parti, bu parti falan demiyorum, çürümüş bir sistemi devam ettirmek gayreti olup bitenler...

Biliyorum böyle vakitlerde bunları dile getirmek insan için sakıncalı ama doğruyu nasıl söyleriz bunları söylemezsek...

Bazı gazeteci, yazar arkadaşların yaptığı gibi size bir partiyi önermiyorum, mesela demiyorum belediye seçimlerinde şu adaya oy verirseniz doğru yaparsınız diye...

Mesela sen şunu diyebiliyor musun? Şu seçilirse milletin parasını çar çur etmez, herkese adil davranır, zenginlere şehri talan ettirmez, Allah’tan korkar kul hakkı yemez diye...

Sen bilirsin...

Yeniden iddia ediyorum ki bu hikâyelerin hiçbiri insani, İslami değil, hakikate uygun değil...

Kim kalbinde iyilik, adalet, hak, hakikat duygusu taşıyorsa yolu aydınlık olsun diyelim o zaman...