İnsan hakları beyannamesine imza atalı 70 yıl olmuş. Yani eskimiş artık yenisi gerekli hem de çok ivedi bir şekilde yenilenmesi gerekiyor. Bu yenilenmede dilerim, Dünyamıza verdiğimiz zararları acımasızca yaptığımız tahribatları artık bırakmalıyız. Geri dönülmez bir girdaba doğru gittiğimizi ne zaman fark edecek bu yöneticiler? Doğa artık intikam almaya başladı ve bize artık daha fazla ileri gitmeyin, yoksa daha da çıldırır hepinizi yok ederim diyor. Diyor da kim dinliyor? Ben şu satırları yazarken, fırtına Alanya ya ulaştı bile.

Gökyüzü bir sararıyor, bir kararıyor. Rüzgar sanki binaları dövüyor. Gökyüzünde bulutlar oldukça yüksekte ama hava hırslı, hırslı gürlüyor.

Evet ürkütüyor, korkutuyor. Ağaçlarımız iki gündür ayakta kalma çabasıyla bir sağa bir sola yatıyor. Seller oluyor, hortumlar oluyor ve bütün insanlar zarar görüyor hatta ölüyor. Toprak artık suya doydu, günlerdir yağan şiddetli yağışlardan birçok insan ve ekili alanlar zarar gördü.

Televizyonlardan canlı canlı seyrediyoruz. Antalya Hava alanındaki hortum uçakları salladı ve yolcu dolu otobüsü devirdi, korku filmi gibi izledik. İnsanların çığlıklarını içimizde hissettik. İnsan olarak bu doğal felaketlerde karınca misaliyiz, yani hiçbir şey yapamıyoruz. Elimiz kolumuz bağlı, gücümüz yetmiyor!

Doğa intikam almaya başladı bir kere, iklim değişikliğinin belirtileri tehlike çanlarını çaldırıyor. Bu konuyu bir sınav olarak değerlendirenler var, hayır bu bir sınav değil ektiklerimizi biçiyoruz.

Her şeyin suçlusu bizleriz. Şu anda yağan yağmurun şiddetini bir görseniz irkilirdiniz. Havaların dengesi iyice bozuldu. Ya şiddetli yağmur, fırtına hortum ya seller can kayıplarına yol açmaya başladı.

Yıllar önce yapılan her binada, sığınak şartı vardı. Sonradan ne olduysa, bu konunun üzerinde durulmadı. Bu “sığınak” yapımı yeniden güncellenmelidir. Eskiden Savaşlarda kullanılmak için yapılmıştı. Böyle doğal afetlerde, insanların saklanıp sığınacağı yerler olmalıdır. Bir de doğal afetlerde sirenler olursa insanlara depremlerde, tsunamilerde, sellerde çok çabuk uyarılar yapılabilir.

Biliyorsunuz ki ülkemizin 3 tarafı da denizlerle çevrili ve bizim ülkemiz Depremlerle yaşamak zorunda. Bu depremler yüzünden bazen tsunamiler oluşup, karaya doğru denizin dalgalarla gelip, yerleşim alanlarına ulaşıp çok büyük zararlar vermektedir.

Açık denizlere yakın yerleşim alanları bu yüzden de çok büyük risk altındadır. Alanya da çok büyük risk altındadır. Yerleşim alanlarına takılacak bu “Sirenler” sayesinde birçok insanımızın kurtulabileceğini göz ardı yapmayalım. Alanya’dan yapılan Hoparlör anonsları duymak da pek mümkün olmuyor maalesef. Hoparlöre yakın binalar duyuyor ama uzaktakilerin duyması mümkün olmuyor. Bazen Ölüm ilanları yapılıyor, sadece sonunda Allah rahmet eylesin, zar zor anlıyoruz, birisi ölmüş Allah rahmet eylesin diyoruz.

Dilerim ülkemiz daha fazla doğal felaket yaşamaz desek de, bu iklim değişiklikleri ile mücadele edilmez ise doğanın intikamları artarak devam edecek ve ne yazık ki  biz insanlar hep geç kalıyoruz.