Bir müneccim Selahaddin Eyyubî'ye yaklaşır ve der ki, "Kudüs'e girersen bir gözünü kaybedeceksin." Selâhaddin bunun üzerine, "Kudüs uğruna her ikisini de kaybetmeye razıyım" diye cevap verir...

Onu iyi bir komutan olarak yetiştiren Nureddin Zengî de ondan farklı değildi elbette... 

Kudüs'ü fethetmek en büyük hayaliydi... Fetihten daha 20 yıl önce Mescid-i Aksa'ya koymak için künde kari tekniğiyle 12 bin parçadan oluşan çok kıymetli bir minber yaptırmış hazır bekletiyordu... Ona nasip olmadı ama onu fethedecek zemini hazırlayıp göçtü bu âlemden...

Bir şeyi gayenize koymuşsanız, hayalinizde uçuşup duruyorsa, ona kavuşmak için her fedakârlığı yaparsınız, hatta kavuşma anı her şeye bedeldir ve o an için cümleler hazırlar provalar bile yaparsınız. 

Çok istemenin en büyük alameti, istediğiniz şeye özlemle dolup taşmaktır.

Rotası belli olmayan ve hiçbir rüzgarın fayda etmediği, yön değiştirip duran parçalanmış bir gemi gibi mümin ruhlarımız; gayesiz, hayalsiz ve hazırlıksız...

Hâlimizden bahsetsek, mahşeri beklemeden itiraf etsek suçlarımızı; toprak altında kemikler sızlar, berzahta çığlıklar kopar, kulakları çınlar bütün güzel ruhların...

Yeni değil hayalsizliğimiz, gayesizliklerden sınırlar çizip şehirler bina ettik, en çarpık nasıl olursa öyle ördük duvarları, lağımlar taştı, güneşsiz kaldık dar sokaklarda, ilk depremde birbirimizin üzerine yığılıp kalakaldık...

Öyle olmadı mı diye bir soru bırakayım...

Sonra gayelerine, hayallerine aşık müşrikler ve dedeleri helak edilmiş ümmetler çullandılar üzerimize, topyekun bir savaşın ortasında silahsız, duasız, postalsız ve aşksız kaldık...

Tarih 21 Ağustos 1969 Perşembe'yi gösterirken, Yahudilerin maşa olarak kullandığı kişiler sabah erkenden, uğruna ömürler adanan bir gayenin ve hayalin kavuşma sevinci olan o minberi ateşe verip yaktılar...

Ne ilk ne de son yangındı bu...

 Bütün İslam coğrafyası ve kadim şehirlerimiz nice yangınlarla yanıp kül oldu...

Bunca yangının arasında ciğerlerimiz kavrulmalı, pişmeli ve hamlıklarımızdan çoktan kurtulmalıydık...

Ama olmadı! Yetmedi! Yetmiyor!

Çoğumuz Yahudilere benzer olduk...

Artık kimse haktan, helalden, zulümden söz etmiyor...