Önce hatırlayalım "Oku" diye başlar Aziz İslam...Okumakla başlar aydınlığa giden bütün yollar...Işığa tutunmak istiyorsan, merhamet sahibi bir kişi olmayı, vicdan sahibi biri olmayı düşlüyor san, okumakla başlayacaksın...Kalbinin ve sesini dinlemenin öteki adıdır okumak...Ama Allah'ı hatırında ve kalbinde tutarak...Allah'ı hatırlatmayan okumanın sonu cehenneme ve karanlığa doğru gitmektir...

Eğer yapılan okumalar insana Allah'ı, ve Onun gücünü, ve yüceliğini hatırlatmıyorsa, insana bir faydası yoktur, o okumanın, önce bunu söylemiş olalım...

Evet insan okumadığı gün karanlıktadır, insanın kendini yenilemesi, yeni sözler etmesi için, daha çok insan olması için, daha çok merhamet sahibi, bilgi sahibi, insanların hakkını, çocukların hakkını, kadınların hakkını, sonra şehrin hakkını bilmesi için okuması gerekir...Okuması gerekir kutsal kitabı, ve ne dediği anlayıp bilmesi, ve sonra yaşaması gerekir...Yaşanmayan kitap, okunmayan kitaptır, yani okuduğunu bildiğini hayatına taşıyacaksın...

Yolunun aydınlık olması, sözünün  doğru söz olması için okuması gerekir insanın, okuması ve çoğalması gerekir...Okuyan insan çoğalan insandır, aydınlık yanlarının insan yanlarının çoğalmasını sağlar insanın okuması, ve kalbinin insan kalbi olmasını...

Sözü uzun etmeden "bu hatırlatmaları" bu siyaset yapan kişilere, partilerini yüceltenlere, benim partim en iyi diye yazıp duranlara, benim partim tek kurtarıcı diye durmadan  yorulmadan yazanlara, ne yazdıklarını ne söylediklerini bilmeyen kardeşlere sözüm...

Kısacası "bu evet hayır kavgalarının yapıldığı günlerde" kimi insanların kimi adamların, kimi kadınların "durmadan usanmadan bıkmadan" yazıp söylediklerini görünce denmesi gerek bu sözlerin...Ey insanlar, ey partili kardeşler,  bu yaptıklarınız  doğru değil, bu yanlışlarınız kabul edilecek şeyler değil, bu küfürler insan dilini çok kirletir denmesi gerek, onlar bizi duymak istemeseler de...

Çünkü fena halde yanlış yapıyorlar bir birlerine, şehir ahalisine yanlış yapıyorlar, kardeşliğimizi  dost yanlarımızı incitiyorlar karşılıklı...Biz sizden üstünüz yarışındalar, biz sizden üstün ve  kutsalız diyorlar bir birlerine...Bir birlerini kafirlikle hainlikle "ülkeye düşmanlık etmek ile" suçlayanlar bile var...

Oysa öyle bir şey yok, her birimiz bu Ülkenin çocuklarıyız, aynı yoksulluğu yaşayan, aynı denize giren, aynı havayı soluyan, gidenlerimiz aynı camiye gidenler işte...Bu kavgalar neden, neden kimileri bu kadar çok gürültü yapıyorlar ki?

Doğru yıllardır, on yıllardır, yirmi otuz kırk elli yetmiş yıllardır "Ülkede söz sahibi olanlar ülkeyi idare edenler" kimi gerçekleri hep sakladılar bizden...Yani yalanlar ile, yalan sözler ile yalan bir tarih ile, yalan dolu siyaset ile, ve sonra içi boşaltılmış bir din anlatımlarıyla oyaladılar, avuttular ahaliyi, ve biz öyle  yaşayıp durduk...Üzüldük yaşamayı seçtik, ağladık yaşamayı seçtik, kovulduk, zindanlara girdik, ama hep yaşamayı seçtik, kimseye baş kaldırmadan...

Bu gün bizler  "ötekileri nasıl kandırmaya kalkıyorsak" ötekilere nasıl yalan yanlış sözler ediyorsak, bizden öncekiler de bize ettiler, ettiler bunu saklamanın, böyle bir şey olmadı demenin bir anlamı yok, bunu bilelim...

Hayatlarımızla yaşantımızla düşüncelerimizle dini anlayışlarımız ve yaşayışımızla, bir birimizden çok farklı olmadığımız halde "uzaktan uzaktan" bir birimize bilgiçlik taslamanın, bir birimizi üzmenin, sen ben kavgası yapmanın bir getirisi yok...Gelin kalplerimizi yüreklerimizi sözlerimizi, insan yanlarımızı yeniden inşa edelim...Ve bunu yaparken Allah'ın ne diyeceğini, insanı nasıl seveceğimizi, sonra çocuklara nasıl bir şehir nasıl bir ülke bırakacağımızı düşünelim...

Ne yani,ne farkımız bir birimizden, veya ne farkınız var bir birinizden, aynı lüks evlerde oturma, aynı lüks arabalar binme ve sahip olma sevdası çoğumuzda egemen olan...

Nedense, bu evet hayır günlerinde "aslında biz buna kavga günleri diyelim" karşılıklı yazıp duruyorlar insanlar, kızıp duruyorlar küfür edilip duruyorlar bir birlerine...Asla bir insana, bir Müslümana yakışmayacak sözler ediliyor...

Ve yazan her kişi, her adam her kadın kendini bir bilge filan sanıyor...Yok öyle bir şey, ne okuyanımız var, ne okumadığı için üzülen insanlarımız...Okumuyoruz kardeşim, okumadığımız içinde şehirlerimizde kitap satan kitapçı dükkanları yok, bu şehirlerin  bir ayıbı değil mi, öğretmenlerin, imamların gazetecilerin, başka arkadaşların bir ayıbı değil mi...Neden kendimizi kandırmayı seçiyoruz, bu kendimize yaptığımız bir haksızlık değil mi? Okumuyoruz kardeşim, okumuyoruz, ne şiir bilenimiz var, ne güzel bir masal anlatan var çocuklara...

Rezilce bir bahane "İnternet'ten okuyoruz" demek...Kitaba dokunacaksın kardeşim, kitabın kokusunu duyacaksın ki, okumanın zevkine vara'sın...Ucuz bahanelere sığınmaya gerek yok, okumuyoruz, ama yazmayı, yalan yanlış yazmayı, ve yazdıklarımızla hava atmayı seviyoruz, yazdıklarımızın manevi hiç bir karşılığı olmasa da...

En azından okuması gerekenlerimiz okumuyor, öğretmenler okumuyor, imamlar okumuyor...Gazeteciler yazar dediklerimiz okumuyor...Onun  için merhametli yanlarımız, aydınlık yanlarımız, insan yanlarımız azaldı...Onun için bencil olduk, iki yüzlü olduk...Kavga edenler, küfür edenler, bir birine saygı göstermeyenler olduk...Olmadık mı?

Bu ne iştir? Herkes her şeyi bildiğini sanıyor, her kes dini siyaseti ekonomiyi bildiğini sanıyor....Utanmazlık işte,haddini bilmemezlik, insanın hakkına bilginin hakkına, çocukların hakkına, kitabın hakkına bir tecavüz bu anlayışlar...

Yeni sözler etmesi için okunması gerek...Dinden söz etmek için okunması gerek...Neyse siyaseti başka zaman diyelim, çünkü siyaset fena kirlendi bu ülkede...

Sen şiirden söz et, sen aşktan ve sevdadan söz et...Duadan söz et sen...Sonra kuşlardan, git Belediye başkanına şehirde niçin kuşların kalmadığını sor mesela...Veya en yakın ekin tarlasının kaç kilometre uzaklıkta olduğunu sor...Böyle giderse bir gün i şehir ahalisinin aç kalabileceğini söyle...

Neyse hoşça kal...