İster zengin varsıl ol, ister yoksul bir hayatın içinden geç, burası dünya. Sonunda herkes o büyük yalnızlığı yaşar...
Yaşar yalnız kalmanın korkusunu herkes bir gün...
Ağaç dallarının sesinden başka sesleri duymayacağın, mesela oğlunun kızının, eşinin, seni seviyorum dediğin kadının...
 
Cenazesi ne kadar kalabalık olursa olsun, yalnız girecektir kabre. Yalnız cevaplayacaktır dünyada neler yaptın, sorusunu...
 
Bazıları inanmasa da, biz inanıyoruz bir başka dünyanın varlığına ve orada bazı sorular ile karşılaşacağımıza...
 
Ne var ne yok geldiğin yerde denecek belki, ne var ne yok?
 
Dünyada kaç gün kaldın? Neler yaptın? Hangi işlerle uğraştın? Kaç insanın kalbini kırdın? Hakkına tecavüz ettin?
 
Kaç insanı üzdün? Kaç canlıyı yok ettin? Mesela kaç kediyi ezdin? Kaç yetimi görmezden geldin?
 
Hani bugün Allah için ne yaptın sözü var ya Hazreti Ali’nin...
 
Allah için ne yaptın? Dünyada kaç açı doyurdun? Kaç ağacı suladın? Kaç kuşa yem attın veya kaç kediye, sorusunun olacağı o gün çok yalnızdır insan...
 
Ama dediğim gibi en çok varsıl kişiler yalnızdır. Alınmasınlar dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de, varsıllar daha çok uzaklaşıyorlar Allah’tan. Neden öyle yapıyorlarsa...
 
Daha çok bencil oluyorlar, daha çok merhametsiz daha çok vicdan yoksunu...
 
Öyle değil mi? Hayır öyle değil diyecek kaç kişi var?
 
Servet ve para sahiplerini eleştirmiyorum ama onların pek çoğunun servet, parayı Tanrı’nın yerine koymalarını görmek insanı üzüyor. Hatta içimizi acıtıyor, birilerinin acıtmıyorsa yapacak bir yok...
 
Yoksullara gelince “Garipler mazlumlar diyorum” onlara. Zaman içinde alışıyorlar yalnızlığa veya alıştırıyorlar...
 
Durup dururken neden bunları yazmak aklıma düşmüştür sizce? Dünya her gün daha çok eskiyor, daha çok acı veriyor bazı insanlara. Özellikle yoksullarla veya yoksul bırakılmışlara...
 
İnsanlar bilerek yoksul bırakılıyor, bunu inanarak yazıyorum. Çünkü birilerine kölelik, hizmetçilik, kapıcılık yapacak kişiler lazım... İşte o birileri servet, para sevgisini Tanrı’nın yerine koyanlar bence...
 
Ve kendilerini yazar, gazeteci sanan veya pazarlayan kimi kişiler, servet sahiplerini kutsayarak sizlere onları pazarlıyorlar yüksek bir gayretle...
 
Belki onlara haddinizi bilin demek için, belki canı sıkılsın diye birilerinin...
 
Çünkü başımızı önümüze eğmekten, susmaktan çok yorulduk. İnsanımız çok yoruldu yalancılara inanmaktan...