Hafta sonu hem Ramazan Bayramı hem de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Her iki bayram neşe ve coşku içinde geçerken bu yıl bütün bu mutluluklar birleşecek diye düşünebilirsiniz. Ancak ben daha buruk olacağını düşünüyorum. Çifte bayram coşkusu bu yıl çifte üzüntüye yerini bırakacak. Deprem sonrası çocuklarını kaybeden ebeveynler veya ebeveynlerini kaybeden çocuklar için bayramın anlamı mezarlıklarda buluşmak olacak. Üstelik çoğu insan hala kayıplarını bulamamışken gidip buluşacakları bir mezar yokken oluyor tüm bunlar. 

Sadece sayılardan ibaret ölümlerin hikayelerini göremiyoruz. Çoğunun hala isimlerini bilmiyoruz bile. Kim olduklarını, neler yaşadıklarını bilmiyoruz. Bilmediğimiz onca şey varken bir bayram kutlamasından söz ediyoruz. Çocukların gidecek ailesi yokken çoğu ailenin bayram el öpmesine gelecek çocuğu, torunu yok artık. 23 Nisan gösterilerinde sahnesine çıkacakları okulları yok çocukların. Şiir okuyacak çocuklar yok artık.

Çadırlarda yaşamak için mücadele ederken, çocuk olduklarını unutan çocukların yüzleri gülsün diye birçok gönüllü seferber oldu. Çocuklarımız gülsün dediler ve bir an olsun yaşadıklarını unutsun istediler. Bugünden geçmişi düşünürken ne kadar uzak ne kadar da hiç gerçekleşmemiş bir rüya gibi geliyor olsa da tüm bunlar yaşandı.

Yüz yıl öncesinde Atatürk yeniden çıkıp gelse ve yeniden çocuklara bayram hediye etse, her şeye yeniden sıfırdan başlasak güzel olmaz mıydı? Elbette olurdu. Ancak kimse gelip bizi kurtarmayacak. Bir kahraman, lider veya kurtarıcı bekledikçe her şey daha da kötü gitmeye başlayacak. Biz kendi kendimizi kurtarabiliriz ancak. Yaşadıklarımızı hazmetmesi zor biliyorum ama unutmamak gerektiğini de biliyorum. 

Bu bayramda sadece depremde ayrılan aileler değil, Ali İsmail Korkmaz ile annesi de buluşamayacak. Berkin Elvan annesinin elini öpüp harçlık alamayacak. Cumartesi anneleri yıllardır kemiklerini bulamadıkları çocuklarını yine pencere önünde bir umutla bekleyecek. Balkondan düşen, o saatte orada ne işi vardı diye arkasından konuşulan kadınlar bayramı kutlayamayacak. Sevdikleri ile bir arada olamayacaklar. Hayatını kaybetmiş çocuğunu karlar içerisinde binlerce kilometre bir çuvalda taşıyan babanın bayramı olmayacak. Askerdeki oğlunu kaybetmiş ailelerin ‘'Vatan sağolsun’’ diyipacılarının hesabını bile soramadıkları bir bayram olacak bu bayram.

Öyle içimizde, öyle buruk. Yaşadığımıza veya yakınlarımızın yanında olabildiğimize bile sevinemediğimiz bir bayram. Yaşanamayanlar veya yaşanılan tüm olaylar için hesap sorma isteğinin getirdiği huzursuzluk dolu bir bayram. Tüm duyguların bir arada yaşandığı ama asla eskisi gibi olamadığımız bir çifte bayram var bu sefer. Ne dersiniz? Sizce nasıl bir bayram var bu sefer?