Elimde değil aziz insan elimde değil, uzaktan izlesem de yakından görsem de, can sıkıcı şeyler oluyor ülkemizde, yaşadığımız şehirlerde sokaklarda...
Muradım kimseyle kavga etmek değil, hele hiç değil ülkeyi yönetenlerle kentleri yönetenlerle, zira biliyorum onlarla kavga etmek, zor işlerinden çağın...
Zor işlerden doğruyu söylemek doğruyu yazmak, yalancıya yalancı talancıya talancı haksızlık yapana zulüm yapana zalim demek...
Nerde bir kuş ölse ya da öldürseler, bütün kuşların öldüğünü görür gibi oluyorum...
Nerde bir haksızlık görsem, sanki kendim yapmış gibi utanır oldum...
Sadece bu düzenin bir parçası olmamak için direnmeye çalışmak, direnmeye çalışmak yalanlarını, yalan bilgilerini bizlere dayatmaya çalışanlara...
Şehir adına yalan söyleyenlere yalan yazanlara, din adına yalan söyleyenlere yalan yazanlara, bunlar kimlerse işte...
Bir çocuğu aç görsem, bütün çocukların aç olduğunu, bir çocuğu üşür görsem bütün çocukların üşüdüğü düşüyor aklama, anadan doğma acılar doluyor içime...
Nerde bir çocuk dilense ya da bir kadın, bütün çocukların ve kadınların çaresiz kaldığını düşünüyorum...
Nerde bir kadının acı çektiğini görsem, bütün kadınların acı çektiğini, nerde çaresiz bir baba görsem, en azından birçok babanın çaresizlik yaşadığını hissediyorum...
Biliyor musun aziz insan? Yeryüzünde yaşayan çocukların yarısının aç olduğu bir dünya, bunlar zalimlerin yüzünden...
Biliyorum gökyüzü hep mavi, hep bereket dolu yeryüzü... Ama aziz insan aramızda çokları bunun nimetinden pay alamıyor, bazı çocuklar için gökyüzü mavi değil, yeryüzü bereketli, ekmek ucuz değil, su ucuz değil, ve barınakları barınak olmayanlar çokları...
İnanmış bir mümini tarif ederken İslam “ o şarkta bir kardeşinin parmağı acısa, garpta acısını hissederse” mümin adını alır, der...
Ve hep tekrarlanan bir uyarı “Komşusu açken tok sabahlayan tam iman etmiş olmaz” denir, iman etmek ucuz değil, ucuz değil insan olmak Müslüman olmak...
Durup durup bunları neden yazıyorum ki, aslında çoklarının bildiği şey iken, işte her şeyi bilmekle yapmak arasındaki farkı anlatabilmek adına böyle çırpınırca sözler edişim...
Büyük ikazıdır İslam’ın “kendi yapmadığınız şeyleri başkalarına söylemeyin, başkalarından istemeyin” ikazı...
Keşke sözünü kullanmak doğru mu bilmiyorum, ama keşke konuşanlar yazanlar din anlatanlar, söylediklerini anlattıklarını yazdıklarını kendileri yapar olsalardı...
Ne mi demek istiyorum?
İnsanımız diyorum insanımız, yazanlarımız din anlatıcılarımız ülke adına şehir adına nutuk atan siyasilerimizin en azından çoğu çok ikiyüzlü çok riyakâr oldular...
Sizce de öyle değil mi?