Kimi zaman işin kolayına kaçmıyor muyuz, kendimizi kandırmıyor muyuz, bu bir kaybetme durumu değil mi?

Elbette kimin nasıl inandığına, nasıl yaşadığına karışacak değiliz, haddimiz de değil... 

Yapmaya çalıştığımız kardeşçe hatırlatmalar...

Diyoruz ki tamam Müslüman’ız da kardeşler,  ey Müslümanlar bu konuda iddia sahibi olanlar, Müslüman olmanın hakkını vermek de gerekmiyor mu?  

Nasıl Müslüman olunur Müslümanca yaşanır Allah’ın ve Peygamber’in ne dediğine kulak verilmesi, ona göre bir hayat inşa edilmesi gerekmiyor mu?

Neden kendi düşüncelerimizi, anlayışımızı İslam sanıyoruz Gelin bu Ramazan günlerinde oruç günlerinde bir daha düşünelim bunları... Gelin İslam ümmeti olarak bu Ramazan; sadece bedenimizin, ruhumuzun hakkını değil; ümmet olmanın hakkını da verelim...

Müslüman olmanın hakkını verelim... 

Mesela bundan sonra asla yalan söyleme diyelim kendimize, insanları incitme, anneni, babanı incitme, eşini incitme diyelim... Çocukları olan, çocukları, kardeşleri olanlar, kardeşlerini incitmemek için kendisiyle anlaşma yapsın, ahdim olsun bu anlaşmadan dönmeyeceğim desin...

Müslüman biri komşusunu incitir mi, üzer mi, hakkına girer mi, gelin söz verin kendinize asla hiçbir komşuyu incitmeyeceğim diye... Özellikle yaşlı ve kimsesiz komşularımız varsa onlara daha güzel davranmaya söz diyelim kendimize...

Yoksul kardeşlerimizi, komşularımızı incitmeden yanlarında olmamız gerektiğini inandıralım kendimiz...

Zira İslam budur, bu tavırlar Müslüman olma tavrıdır...

Mesela hiç aklımızdan çıkmasın Gazzeli kardeşlerin uğradıkları zulüm çektikleri acı, aç ölen çocuklar...

İnanıp iman ettiğimiz dine göre onlar bizden bir parça olan kardeşlerimiz, kardeşlerine sahip çıkmayan Müslüman mı olur?

Nefsimizin arzularına itiraz edelim, itiraz edelim haram kazanca, haram paraya, geçekten Müslüman olmak istiyorsak...

Rabbimize olan inancımızı hep diri tutalım...

Soframız imkân dâhilinde yoksullara, fakirlere, komşulara, akrabalara açık olsun, annelere, babalara açık olsun...

Onlara açık olmayan sofranın bereketi olmaz, buna yürekten inanalım... Verirken kendi yediklerimizden, kendi giydiklerimizden verelim, kendi yemediğimiz, yemek istemediğimiz hiçbir şeyi, başkalarına vermeyelim iyilik adına bile...

Selamlaşmayı unutmayalım, yakınlarımızla, koşularımızla, çocuklarımızla eşimizle...

Selam bereketli bir sözdür, aydınlık bir bakıştır...

Size bir şey söyleyeyim mi, dağa, taşa, ağaca, kuşa, sokak kedilerine selam verin, göreceksiniz yüreğinizde baharlar çoğalacak...

Hoşça kalın, sakın bu adam kafayı yemiş demeyin, yemin ederim din bu, İslam bu...