Gerçi bu konularda çok yazıp söyledik ve bu arkadaşlar ile çok kez konuşmaya çalıştık... Kimi zaman dertleştik, sitem ettik kimi zaman, bu işlerin böyle gideceği yok dediğimiz zamanlar oldu...
Ama doğrusu çok anlaşamadık, herkes kendi bildiğini doğru sanmaya devam etti... Çağımız herkesin bir başka din anlattığı bir çağ...
Her hocanın, her cemaatin her tarikatın ayrı ayrı dinleri var, insanlara anlatmak da yarış ettikleri...
Ve dilleriyle konuşanların, kalpleriyle ve eylemleri ile konuşmaya yanaşmadığı bir çağ çağımız, olmaz olsaydı...
Diyoruz ki “Aslında Allah diyor”  siz yeryüzünde ne kadar Müslüman varsa o kadar çok kardeşsiniz... 
Fakir diye anılan insanlar ile zengin diye anılanlar kardeş yani...
Beyazlar ile siyahlar, Kürtler ile Türkler ve dahi Çingene diye hor gördüklerimiz, kardeşlerimiz Aziz kitabın bize anlatımı ile...
Sadece soruyoruz “Ne kadar haberimiz var kardeşlerimizden?” ne yaptıklarından ne yiyip ne içtiklerinden ne kadar haberimiz var?
Bırakın uzakları başka ülkeleri, kendi ülkemizde kendi şehrimizde kendi sokağımızda yaşayan kardeşlerimiz ile ne kadar bağımız var, kardeşlik içinde?
Birbirimizden haberimiz olması gerekmiyor mu?
Kuran bunu bize anlatmıyor mu? 
Peygamberin ikazı yok mu, bu konuları bize hatırlatan?
Canım kardeşim yeni moda bir alışkanlığımız var, konuşurken Müslümanlığı kimseye kaptırmıyoruz da, sözlerimizde ne kadar samimiyiz, gelin bunu kendimize bir soralım...
 Gerçekten söylediğimiz gibi, gerçekte iyi bir Müslüman mıyız biz? İyi bir Müslüman deyince aklımıza gelen ne? 
Durduğumuz yerden ki halimize bakınca, sonra insanlar ile ilişkimize, ailemiz ile akrabalarımızı ile komşularımızla olan ilişkimize bakınca, sadece kendimizi kandırıyoruz sanki...
Çünkü hiç kimse bizim davranışlarımızdan memnun değil, kendimizi kandırmanın bir anlamı yok, gerçek bu... 
Müslümanlar kendilerindeki deformasyonu göremediği sürece iyileşme mümkün görünmüyor...
Söylem ile eylem uyuşmuyor...
Ya da söylem de bozulmuş, eylem de bozulmuş...
Diyorum ki, kendimizle yeniden yüzleşsek...