Şair olduğumu, insana dair, ülkeme dair devrimci şiirler yazdığıma, birçok dergi, birçok şair inandı da, inandıramadım kimi arkadaşları. Kendilerini yetkili sanan, neredeyse 75 yaşına gelmiş kalem sahibi bir insanı karşısında ayakta bekleten...

Hiçbir şey bilmediği halde bilgiçlik taslayan, insanı bilerek veya bilmeyerek inciten...

Ama bir şair adını dahi bilmeyen, “Cahit Zarifoğlu’nu tanır mısın?” diye sorunca “O kim?” diyen, ama aklınca her şeye yetkili.

Sen, demiş arkadaş. "Sen delilerin şahısın, sen deli olmasaydın, nasıl yazardın bu güzel şiirleri, kim dedi sana öl diye?" gibi sözler etmiş...

İnsanız ya, ben de sevindim bu iltifata… Ve bu kıyamete benzeyen günlerde, acılarım azalsın diye bugün de bunlardan yani kendimden bahsetmek istedim...

Özür dilerim...

Arkadaşın iltifatına sevindim doğrusu. Bu sözlere neden seviniliyorsa... Oysa o sözleri okurken bile içim çığlık çığlığa idi yine... Ülkemin tükendiğini görmek, kocaman Kahramanmaraş kentinin yok olduğunu görmek, insana artık yaşanmaz bu dünyada dedirtiyor...

Kahramanmaraş’ın çok özel bir yeri var yüreğimde. Çok sevdiğim dostlarım var o şehirde. Ülkenin en iyi şairlerinin yurdu Kahramanmaraş.

NECİP FAZIL...

NURİ PAKDİL

CAHİT ZARİFOLU...

ABDURRAHİM KARAKOÇ...

ERDEM BEYAZIT

M. AKİF İNAN...

MEVLANA İDRİS ZENGİN

Daha yüzlerce güzel insanın, kıymetli şairin yurdu Kahramanmaraş...

Her kitap fuarında kendi şairleriyle bana da stant verilen güzel şehir, aşklarım olan, sevdalarıma tutunduğum...

Ama burada kendi şehrimde hiçbir zaman ciddiye alınmadım. Çünkü ne şiirden anlıyorlar ne sevdadan ne aşktan...

Ne kalemin aziz olduğunun farkındalar, ne kelimenin... Kendilerini ayrıcalıklı sanan bir sürü insan, evet bir sürü...

Bu zor günlerde, bu acılı günlerde insanların çocukların, annelerin, babaların depremde enkaz altında kaldığı bu günlerde neden yazdım bunları denirse, acımı azaltmak ve Kahramanmaraş’ın tükenişine dayanabilmek için...

En çok ne konuşuyor şimdilerde? O kocaman binaları yapan mütahitlerin bina yaparken malzemeden çaldığı... Ne yazık ki paraları olduğu için en çok onların kıymet gördüğü, saygı duyduğu bir bir toplum olduk...

Ve aslında buralarda da, mesela halkın kendi arasında konuştuğu bir mesele, o hırsızlıkların...

Ve sen ey insan kardeşim, hırsız dediklerini bile kutsar oldun, paranın hatırına... Oysa paranın da gücünün yetmediği işler var dünyamızda. Bu deprem dolayısıyla bir daha gördük bunu diyeceğim de, çokları görmek istemiyor...

Aklımızda bulunsun ölüm çok uzak değil kimseye... Diyorum ki birbirimizi incitmenin hiç gereği yok...

BİR KUŞLUK VAKTİ HEPİMİZİ YOK OLDUĞU BİR KUŞLUK OLACAK...