Çok zor günlerden geçiyoruz. İç ve dış siyasetimizde yaşananlar toplumun psikolojisini bozuyor. Sorun, gün geçtikçe kronikleşiyor. Ümitler, beklentiler, sorunlar için beklenen çözümler hep bir başka bahara kalıyor. Bir travma yaşıyoruz, yaşatılıyor bize. Dindarlık din sömürüsüne, mertlik ve itaat hamasete dönüştürülüp sorunların üzeri örtülüyor. Hakikat, sosyal bir erozyonun eşiğinde olduğumuzu ve neticede bu durumun sosyal bir patlamaya dönüşebileceğini işaret ediyor bizlere. Özgür iradesiyle bakan, düşünen ve gören her şahsiyet bu ürkütücü durumu net olarak görebiliyor.
Son verilere göre ülkemizde 8.6 milyon kişi 673 TL’nin; 6.5 milyon emekli 2000 TL’nin; 2 milyon kişi de 1500 TL’nin altında gelire sahip. İşsiz sayısı 4.5 milyonu geçti. İş bulmaktan umudunu kesip de iş aramaktan vaz geçenleri de ilave ettiğimizde bu rakam 6.5 milyonu buluyor. Bu durumda işsizlik aileleriyle birlikte 15 milyon kişiyi etkiliyor. Her gün tüketim ve temel gıda maddelerine gelen zamlar altında bu kadar düşük gelir seviyesine sahip ve işsiz insan nasıl geçinsin? Bu şartlarda yaşayabilenlere –henüz verilmedi ama- Nobel Geçim Ödülü verilmeli. Halkımız icat edilmemiş böyle bir ödülü hak ediyor.
İçteki halimizin küçük bir bölümü böyle iken dıştaki durumumuz nasıl, bir de ona bakalım. Daha önce de yazmıştık; dışarıda yaşadığımız sorunların devasa bir hal almış olması ve milletimizin dış meselelere daha duyarlı olması içeride yaşamakta olduğumuz sorunların ötelenmesine sebep oluyor. Öyle ya aç yaşayabiliriz, ama hürriyetsiz ve vatansız yaşayamayız. Vatanımız ve hürriyetimiz her şeyin başında gelir, bunlar bizim asla vaz geçemeyeceğimiz değerlerimiz. Daha fazla uzaklaşmadan asıl konumuza dönelim. Gidilmesini hiç istemiyordum ama Cumhurbaşkanımızın bir heyetle birlikte yaptığı son Moskova ziyaretinin ardından Rus devlet televizyonu “Rossiya 1” televizyonunda kronometre ile saniye saniye yayınlanan görüntüler bir Türk insanı olarak benim ve bütün milletimizin kanına dokundu, onurumuzu zedeledi. Tam bir diplomatik skandal! Tam bir küstahlık, terbiyesizlik ve seviyesizlik! Bunu milletçe kabul ve hazmetmemiz mümkün değildir. Bu aşağılayıcı, nezaketten yoksun davranışa gereken cevap geciktirilmeden verilmelidir.
Neydi yayınlanan o görüntüler? Cumhurbaşkanımız ve heyet salonun kapısında iki dakika bekletiliyor. Beklemeden sıkılan Cumhurbaşkanımız orada bulunan bir koltuğa oturuyor. Tabii bekletilmenin verdiği sıkıntı heyetimizin yüz ifadelerine de yansıyor. İçeriye verilen işaretle heyetimiz salona alınıyor. Diplomatik skandal içeride de devam ediyor; Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarımz görüşme esnasında el pençe ayakta bekletiliyor. Putin’in Esad’ı binanın girişinde karşıladığı fotoğrafa baktığımızda bize yapılan bu muameleyi çok aşağılayıcı ve adice buluyoruz.
Stalin’in günümüz versiyonu olan Putin’den izinsiz ve onayı olmadan bu görüntülerin yayınlanması mümkün değil. Dışişleri Bakanımızın Rus Büyükelçisi’ni derhal Bakanlığa çağırıp nota vermemesi de ayrı bir muamma. İç politikada yapılan eleştirileri hakaretamiz bir dille cevaplayan sözcülerin bu konudaki suskunluğunu da anlamak mümkün değil. Kimse diplomasinin gereği bunu gerektiriyor deyip aklımızla dalga geçmesin. Gerektiği gibi bir cevap verilmelidir. Beklemeye ve bekletilmeye gelmez, tahammülümüz kalmadı. Sabır taşı çatlamak üzere.