Uzun zamandır beklediğimiz seçim günü bu pazar günü gerçekleşecek. Peki biz hazır mıyız tam olarak üzerine düşünmek gerekiyor? Neye oy vereceğimizi temel teori olarak biliyoruz. Fakat ne için oy verdiğimizi yeniden hatırlamak gerekiyor sanki. En temelde kendi hayatımızdan yola çıkabiliriz. Nelerden şikayet ediyoruz veya nelerden memnunuz? Nelerden isyan ediyoruz veya neler değişsin istiyoruz?

Oy vermek basit bir yurttaşlık görevi bizim ülkemizde. Ancak oy kullanma oranının en yüksek olduğu ülkeler arasında olduğumuzu da unutmamak gerekiyor. Yani neredeyse her 10 kişiden 8’i oy kullanıyor. Peki neden bu durum böyle diye baktığımızda oy kullanarak üstümüzden bir yük atıyormuşuz gibi düşünen insanın çok fazla olması esas durum. Fakat en temelde oy kullanarak bir şeyleri değiştirebileceğimizi hissediyoruz. Bu seçim de tam olarak böyle bir şey aslında. Bir şeyleri değiştirebileceğimiz duygusunu en çok yaşadığımız seçim, bu pazar olan seçim diyebiliriz.

Bir yandan da insanlar kutlama planlamaları yapıyor. Seçim sonrası dinlenecek şarkı listeler yapıldı. Hatta oy kullanamaya giderken hangi kıyafetleri giyeceğini şimdiden seçen insanlar var. Sanki ülkede şenlik havası var gibi duruyor. Baharın hissiyatı ile seçim birleşince uzun zamandır iptal edilen festivallerin acısını insanlar kendi festivallerini yaparak çıkarıyor diyebiliriz.

Peki pazar günü geldiğinde pusulaya evet oyunu basarken siz ne için oy vereceksiniz? Sadece tamam mı yoksa devam mı açısından mı bakacağız? Elbette, hayır. Markete gittiğinizde hangisi indirimde diye bakıp alamadığınız peynir, süt, ekmek, pirinç, soğan, yağ veya diğer tüm ürünleri düşünün. Sadece kadın oldukları için öldürülen insanları düşünün. Ve üstelik öldüren kişilerin ceza almadan adliyeden elini kolunu sallayarak çıktığını düşünün. Hayvanlara uygulanan şiddeti düşünün. Benzine gelen zamlar nedeniyle bırakın şehir dışını şehir içinde ulaşıma para yetiştiremediğinizi düşünün. Araba veya ev almanın, hayallerin de ötesinde inanılmaz ulaşılamaz bir yerde olduğunu düşünün.

Yaşadığımız deprem, sel, yangınları düşünün. Yok yere ölen insanları düşünün. Kurtarılabilecekken müdahale edilmeyen, müdahale ederken de var olanın yıkıldığı zamanları düşünün. Maden facialarını düşünün. Açlıktan ölen insanları düşünün. Atanamadığı için yaşamına son veren insanları düşünün. Çocukların çocukluklarını yaşayamadıklarını düşünün. Barınamayan öğrencileri düşünün. Yıllardır girmek istediği işlerde hep mülakatlarda elenen insanları düşünün. Bilgisayarı, interneti olmadığı için eğitim alamayan öğrencileri düşünün. Edilen hakaretleri düşünün. Sadece hakkını arayan insanlar için nasıl cadı avı yapıldığını düşünün. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaması için oy verirken gülen insanları düşünün. Tüm taciz ve istismar olaylarının üstünü kapatan kişileri düşünün.

Hatırlayın demiyorum, düşünün diyorum. Çünkü hatırlamak kolay olduğu kadar beraberinde unutmayı da getirir. Ama bir konunun dahi üzerine düşünürseniz ne için oy vereceğinizi bir kez daha görmüş ve öğrenmiş olursunuz. Yani kullanacağımız her oy basit bir oy değil. Geleceğimiz için yeni bir seçenek oluşturmak adına önemli bir adım bu seçim. Ne dersiniz, şimdi tekrar sorayım; pazar gününe hazır mısınız?