Evet, gerçekten inanmış iman etmiş sek Onu dinleyip Ona kulak vermemiz gerek...O, Yani Hazreti Peygamber, yani Hazreti Muhammed Mustafa...Yani Aziz elçisi Allah'ın, bize kitabı Kur'amı  taşıyan...

Kur'anı bize aktaran ve anlatan, yolumuzun aydınlık olması için çırpına...O, bize her şeyin en güzelini en doğrusunu söyleyip, gösteren...

Bir yol gösterici, bir yol arkadaşı, bir öğretmen, bir ev arkadaşımız O, bizim...

Ne mi demek istiyorum....

Eğer Ona inanmış iman etmiş sek, bize kitabı getiren ve anlatan demiş sek, sen bize yol gösteren, bize ışığı gösteren sin, demeye hazırsak O, bizim yol arkadaşımız ev arkadaşımız olmalı... O, bizim gurbetimiz, yolunu beklediğimiz, hep çıkıp gelmesini istediğimiz olmalı...

Evet hem yolda, hem evde Ona uymaya hazır olmalıyız, Onu örnek almalı ona göre davranmalı ona göre söz etmeliyiz, konuşurken...Yemeklerimizi Onun tarifi üzere yemeliyiz, Onu  Peygamber kabul edip iman etmişsek gerçekten...Var mı, başkaca söz edecek? Kollarımız hep açık olmalı O, çıkıp gelir diye...

Biliyorum, çok bıçak üstü sözler edildiğini, ama edip konuşmalıyız, bir birimizi dinlemeliyiz, anlamalıyız, bir birimizi...Başka çıkış yolumuzun olmadığını, hep hatırımızda tutmalıyız...Aziz elçiyi dinlemez, Ona uymaz sak, Onu örnek edinmez sek, sonunda canımızın yanacağını unutmamalıyız...

İnsanlık, ve  ümmet dediğimiz  topluluk, Ona uymadığı,  Onu dinlemediği için bu gün darmadağın, ve büyük savrulmalar yaşamakta...Çok dağıldık, çok dağıttılar, ümmeti, ve onun çocuklarını...

Çok fazla hainlik taşıyor yaraları Müslümanların, çok fazla kurşun sesi, Orta doğulu çocukların kulaklarında....Ve kadınlarımız, kimi kadınlarımızın sırtında kalbinde binlerce bıçak izi...Sahi bu katiller bu canilerin kimin, kimlerin çocukları? Durup böyle bir soru atmayalım mı, ortaya?

İşte O, Aziz elçi buyurur ki; Komşularınıza dikkat edin, komşusu  aç olarak sabahlayan bizden değildir, veya gerçek manada iman etmiş değildir...

Çok büyük bir uyarı değil mi? Sahi bu uyarıyı ne kadar, kaç kişi dikkate alıyor aramız da, mesela biz alıyor muyuz? Başka bir sözünde der ki, Aziz elçi; Cebrail bana o kadar çok komşu hakkından söz etti ki "ben" komşuyu komşuya mirasçı edecek sandım...

O zaman, ne yapmalı insan, Müslüman ne yapmalı? Komşularına onların haklarına dikkat etmeli, ve asla unutmamalı, onlardan birinin sıkıntısı olduğunda, veya sofrasında ekmek olmadığında, sorumlu olduğunu...

Komşularımıza  ve onların haklarına  dikkat edelim...Onlara saygıda kusur etmeyelim, ama daha ötesinde "en azından" onların sofrasından ekmeğinden suyundan "yani bunların olup olmadığından" sorumlu olduğumuzu bilelim...

Aziz Peygamber (binler selam olsun) kırk hane komşudur, der...Yani kırk hane ile hep irtibatımız olmalı, onların da bizimle...

Çok uzun ettik... Bizim anlatamadıklarımızı siz anladınız zaten...Biz sadece bir hatırlatma yapalım istedik...Çorbalarımızı olsun, komşularımızla paylaşırsak, baharın gelmesine katkıda bulunmuş oluruz...

İnsanlık, ve Müslümanlık adına baharlar gelsin artık...

Çok karanlıkta kaldık...Çok zulüm altında  çoğumuz...Çoğumuz sefalet içinde dünyanın bir çok yerinde...Demek ki, Onu dinlemedi insanlık...

Dinleyelim işte, Ona yeniden kulak verelim, iyilerden olmak istiyorsak...

Çok selam...