Yeni düzenler, yeni yasaklarla birlikte geçen bir Ramazan ayındayız. Masalarımızı birleştirip uzun uzun birlikte iftar yaptığımız sofralardan uzak kaldık. Arkadaşlarla, ailemizle veya çalıştığımız işyerindeki meslektaşlarımızla dışarıda iftar saatini beklediğimiz akşamlar geçtiğimiz yıllarda kaldı. Yeni kısıtlamalarla birlikte artık iftar saatinde evden başka bir yerde olmamız mümkün değil. Daha çok kendi evimize kapandığımız bu süreçte nasıl oluyor da hem vaka hem de vefat sayısı gitgide artıyor bilemiyoruz. Kafamızdaki soru işaretleri fazlalaşırken herkesin ortak sorusu ‘’Nerde o eski ramazanlar?’’ oluyor. Genci, yaşlısı, oruç tutanı, oruç tutmayanı herkes eski günleri özler duruma geldi.
Sadece eski ramazanları özlemiyoruz. Eski bayramları, eski törenleri de özlüyoruz. Kısıtlamalar nedeniyle bayramlarda veya törenlerde sevgimizi paylaşamıyoruz. Oysa bizim halkımızın en çok sevdiği şey başkalarıyla bir araya gelmek, paylaşmak ve sohbet etmek. Oruçla geçen ramazan günlerinde başkalarıyla bir araya gelmeyen insanlar evde yapacak bir şeyler aramaya başladı. Ancak bu sefer de sanki zaman çok yavaş ilerliyor gibi oldu. Gün bitmiyor ve bir türlü akşam iftar saati gelmiyordu. O anda anladık ki biz ün içerisinde ne zaman boş kalsak yemek yiyormuşuz.
Ramazan ayındaki iftarların sevdiğimiz kişilerle bir araya gelmekten başka bir güzel yanı vardı. Maddi durumu elverişli olmayan, akşam yemek yapmak için vakti olmayan komşularımızı her gün birisi çağırırdı. Böylece iftar adı altında aslında birbirimize destek olurduk. Böylece ne ihtiyaç duyan insanlar utanırdı ne de yapılan iyilik göze sokulmadan yapılırdı. Yapılan iyilik gerçek anlamda bir iyilik olurdu. Şimdi korona nedeniyle çağıramadığımız veya bir araya gelemediğimiz komşularımızın yine yanında olabiliriz. Onlara destek olmak için bir kap yemek ayırmak kimseyi zor durumda bırakmayacaktır. Böylece ramazan ayı sadece oruç tutulan bir ay olmaktan çıkıp gerçek anlamda başkalarını anlayabileceğimiz bir ritüel haline gelecektir. Zaten ramazan ayının gerçek anlamı başkalarını anlamak değil mi? Bu nedenle oruç tutup açlığı anlamaya çalışmıyor muyuz?
Ramazan ayının gereklilikleri ve ritüellerinin altında yatan anlamı bilmek ve uygulamak belki de en güzelidir. Daha da güzeli bu ritüelleri ve başkalarını anlama nazikliğini diğer zamanlarda da uygulamak olacaktır. Sadece bir ay başkalarını anlayabildiğimiz insanlara karşı diğer aylarda aynı nezaket ve hassaslığı göstermemek biraz bencilce değil mi? Ya da daha çok çıkar amaçlı olmuyor mu? Ramazan ayında herkes birbirine yardım eder veya bunu deneyimler. Önemli olan bunu yılın diğer günlerine diğer zamanlarına taşıyabilmektir. Ancak o zaman gerçek anlamda bir iyiliğe dönüşecektir.
Pandemi, kısıtlamalar, evde kalmalar, izolasyon derken birbirimizden uzaklaşmaya başladık. Birbirimizi anlamaya ve yardımlaşmaya en çok bu günlerde ihtiyacımız var. Daha çok evlerimizde olmak zorunda olduğumuz bu günlerde birbirimizin desteğine veya birbirimizin yanında olmaya ihtiyacımız var. Yüzyıllar öncesinde yaşamış olan Konfüçyüs bize erdemli olmayı öğütlerken çevremizdeki insanlara saygı ve sevgi göstermemizi söylüyordu. Bu duyguları yeniden yaşayabilmek ve uygulayabilmek adına mükemmel bir zamandayız. Ne dersiniz?