Çağın insanı çok yanıldı, ve Müslümanlar da, çok yanıldılar, yanıldık kabul etmesek de...Bizi idare edenler, bizim adımıza söz edenler iş yapanlar da hep yanıldılar, hep yanlış yerlerde dolaşıp durdular...

Yanlış seçimler yaptık kendimize, yanlış bilgiler edindik, yanlış adamlara yoldaşlık yaptık, yanılttılar bizi...Ve yanılmak ahalinin işine geldi, hepimizin işine geldi aslında  yanılmak...Ama olanlar oldu, sonunda zalimlerden olduk, yalnız kendini düşünen kişiler olduk...

Alınmaya, bunlardan nereden çıktı demeye  gerek yok, zalimlerden olduk, kendi çıkarlarına kendi düşüncelerine yenilenlerden işte...Kendimizi gözden geçirmeyelim mi, sormayalım kendimize, bunlar neden başımıza geldi acep diye?

Farkında mısınız, öce mazlumları unuttuk, yoksulları, ihtiyaç sahiplerini, evsiz ekmeksiz kalanları, sonra haksızlığa uğrayanları zulme uğrayanları unuttuk...Unuttuk sürgün yemiş kardeşlerimizin ne hallerde olduğunu...Biz kabullenmesek de Rabbimiz "ey Müslümanlar, sizler kardeşler siniz" diyor kitabında...Denmiyor mu, böyle? 

Evet uzun, uzun düşünme zamanı, uzun uzun kendimizle hesaplaşma, ve kendimize soru sorma zamanı...Unuttuk Aziz Allah'ın  bu konularda ne buyurduğunu, ve Peygamberin ne dediğini...Ama unutmakla bir yere varılmıyor, unuttuk demekle kurtulamıyor insan, hesap günü hesap vermekten...

Birilerine kandık, efendilerin sözlerine, siyasetçilerin dediklerine, ve dünyayı yurt edinmiş din adamların dediklerine kandık, ve kanmak işimize geldi...Ve sonra  nefsimizin arzularımızın çıkarlarımızın ne dediğine kulak verip onları yaptık, ve sonunda  hem yenildik, hem yorulduk...Çoğumuzun bir kaç adım atacak hali kalmadı, ölüm korkusu kapıda...

Bilemez olduk ne yapacağımızı ne söyleyeceğimizi, bu karanlıklardan nasıl kurtulacağımızı, içine düştüğümüz bu kuyulardan nasıl çıkacağımızı bilemez oldu...Yusuf da, değiliz vay haline insanın, hepimizin vay haline...Vallahi her birimiz öleceğiz, her birimiz yapıp ettiklerimizden dolayı hesaba çekileceğiz...

En acı olanı, orada ne paranın ne şöhretin ne akrabaların, ne dost sandıklarımızın faydası olacak...Ne telefon açacak biri, ne kızacak, nede "sen nerelerdesin" diye  arayacak biri...

Vakit az ve yol kısa...

Ondan derim, keşke insan yaratıcısını dinlemiş olsa...Dinlemiş olsa kendine vahiy getiren, ve ötelerden haber getiren Peygamberi...Ve hayatını yolunu geleceğini ahiretini dünyasını ona göre tanzim etse...Ve sonra insanların idaresine talip olanlar, dinlemiş olsalardı Aziz Allah'ın buyruklarını da, insanları ona göre yönlendirselerdi...Ama insanı önemsemediler, insana değer vermediler, insana yatırım yapmadılar, ve insanlar arasında adaleti, ve paylaşmayı önemsemediler...

Ondandır yarımız çok fazla tok, ve müsrif, bir yarımız sefalet içinde...Ve gördüklerimiz yaşadıklarımız canımızı acıtmaz olmuş, çünkü insanların merhameti azaldı bir birine karşı....

Aziz Peygamberimiz der ki "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, bir birinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız" ne olacak şimdi? Biz bir birini seven bir toplum muyuz, ne kadar var bu sevgi insanlar arasında? Peygamber doğru söylediğine göre nasıl gidilecek cennete, on kişiden sekizinin bir biriyle kavgalı olduğu bir toplumda?

Bulunur bir çaresi mi, diyorsun, nasıl olacak bu? Bütün kutsal metinler "sizden önceki kavimlerin başına ne gelmişse" Allah'a ve Peygamberlere kulak vermedikleri, onların sözlerini dikkate almadıkları için geldi, der...

Çok karanlıkta kaldık, çok fena savrulur olduk, ve çok bilemez olduk, başımıza gelecekleri...Kimileri ne derse desin, zaman yeniden inşa etme zamanı, zaman insan kazanma insana değer verme zamanı...Zaman sevgi ve sevgiyi inşa etme zamanı...Yoksa  daha çok karanlıkta kalacak insan, daha çok zalimlerden olacak...Gelin insanı, ve sevgiyi geri çağıralım...Sağımıza solumuza bakınca, akşamları haberleri dinleyince, buna çok ihtiyacı olduğu görülecek insanın...Gelin bir birimizin elinden tutmayı, bir birimizi sevmeyi ibadet haline getirelim...Yoksa …? Hoşça kal aziz insan...