Son yıllarda görülme sıklığı giderek yaygınlaşan lenfoma, bir başka deyişle lenf bezi kanseri, erişkin kanserleri arasında 7. sırada yer alıyor. Genellikle ergenlik döneminde ve 55 yaş sonrasında gelişen lenfomanın yürekleri ferahlatan özelliği ise günümüzde tedaviden oldukça başarılı sonuçlar elde edilebilmesi.

Son yıllarda hedefe yönelik akıllı moleküllerin de kullanılmasıyla birlikte lenfoma tedavisinde önemli başarılar elde edilebiliyor. Öyle ki bazı lenfomatürlerinde yüzde 95 oranında başarı sağlanabiliyor. Ayrıca agresif türlerinde dahi hastalık kontrol altına alınabiliyor. Ancak erken tanı için tarama yöntemi olmaması nedeniyle lenfomanın belirtilerini bilmek ve zamanında hekime başvurmak gerekiyor. Lenfomanın ilk sinyali ise genellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde sebepsiz yere gelişen ağrısız şişlik oluyor. Bu belirtide zaman kaybetmeden hekime başvurmak yaşamsal önem taşıyor.

Çok sayıda alt grubu var

Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde yer alan ve enfeksiyon hastalıklarına karşı bariyer görevi yapan lenf düğümleri bağışıklık sistemimizin önemli bileşenlerinden birini oluşturuyor. Lenfoma, lenfosit olarak adlandırılan hücrelerde gelişen kötü huylu hastalıklar olarak tanımlanıyor. Bu lenfositler vücudumuzun hemen her bölgesinde bulunuyorlar, ancak lenfomalar lenf düğümlerinin primerhastalığı oluyor. Sıklıkla da boyun, koltuk altı, kasık, göğüs ve karın boşluğunda yer alan lenf düğümlerine yerleşiyorlar.

Ağrısız şişlik ilk belirtisi olabilir! 

Yavaş seyirli tiplerinde tümör yıllar içinde çok yavaş büyürken, hızlı seyirli lenfomalarda ise büyüme günler içinde fark edilebiliyor. Lenfomalarda, lenf düğümlerinde ağrı olması beklenmiyor, ancak lenf bezi çok hızlı büyümüşse, ağrı yapabiliyor. Yüksek ateş, gece terlemesi ve kilo kaybı lenfomalarda gelişebiliyor. Bu belirtiler genellikle hastalığın evresi ilerlediğinde ortaya çıkıyor. Hodgkin lenfomada ek olarak sebebi açıklanamayan kaşıntı olabiliyor. Bazen tanı hastanın hiçbir yakınması olmayıp başka bir hastalık için yapılan incelemelerde tesadüfen de konulabiliyor.

Pek çok etken riski artırıyor! 

Lenfoma, hangi dokudan kaynaklanırsa kaynaklansın, hücrenin kendi genetiğinde olan bozukluklar nedeniyle kontrolsüz olarak çoğalmasıyla ortaya çıkıyor. Herbisit (yabani bitki öldürücü ilaçlar) ve pestisitler ile (zararlı mikroorganizmaları kontrol altına almakta kullanılan ilaçlar) uğraşmak, AIDS hastalığı, organ nakli yapılması ve genetik geçişli immün yetmezlik riski artırıyor. Helikobakter Pilori (mide mikrobu), Hepatit C ve  Ebstein Barr virüsü (öpücük hastalığı etkeni) gibi bazı virüsler de lenfoma riskini arttıran faktörlerden. İmmün sistemini etkileyen bazı ilaçlar ve bazı otoimmün hastalıklar, kronik antijenik uyarı, lenfoid sistemin sürekli sabit bir uyaranla uyarılması da lenfomanın gelişme riskini artıran etkenler olarak biliniyor. 

Tedavi edilebilen bir kanser türü!

Lenfomalarda cerrahi tedavi hemen hiç uygulanmıyor. Kemoterapinin yanı sıra akıllı ilaçların da bulunduğu ilaç protokollerine başvuruluyor, bazı hastalarda ışın tedavisi de gerekebiliyor. Akıllı ilaçlar sayesinde yan etkiler çok azalırken, tedavinin etkinliği de bir o kadar artıyor. Bazı alt tiplerinde ise ilk tedavi sürecine yanıt alınsa bile yüksek doz tedaviyle birlikte hastanın kendi kök hücrelerinin verildiği otolog kök hücre nakline ihtiyaç duyulabiliyor.