Aklıma düşen sözleri dillendirsem çoğunuz bana “Sen kafayı yakmışsın” dersiniz veya kentin meczubu... Çünkü çoğu zaman Allah’a, “Allah’ım kıyamet ne zaman kopacak?” diyorum neden diyorsam...

Çünkü içim acıyor ülkemde olanlara bakınca, bazı insanların çaresizliğini görünce, bazı babaların, bazı annelerin ve kimi kadınların gözlerindeki büyük acıyı görünce benim de içim acıyor...

Sizin içiniz acımıyorsa, siz bu çaresiz insanları, çaresiz babaları, 70 yaşında sabahtan işe giden kadınları görmüyorsanız, görmek istemiyorsanız ben ne yapayım bayım?

Elimden hiçbir şey gelmediği zamanlar en azından üzülüyorum bu insanların içinde bulunduğu duruma... Bana göre üzülmek de bir sanattır, üzülmek insan olmanın bir parçasıdır böyle zamanlarda...

Yemin ederim muradım karamsar sözler etmek değil, hem neden edeyim kötü gitmiyorsa bir şeyler?

Ama şairlerin şair olmayı, yazarların yazar olmayı beceremediği, gazetecilerin çıkar peşinde koştukları, siyaset insanlarının halkına çok yalan söylediği bir zaman şimdi...

Halkının bir kısmının evinin kirasını ödeyemediği ama ülkenin ve kentlerin yöneticilerinin en pahalı arabalar ile dolaştığı, milletin parasını har vurup harman ettiği zaman...

Mesela yine 25-30 bin lira maaş alan imamların 7 bin 500 lira maaş alan emekli insanlara yaşlılara veya 11 bin lira asgari ücret alan genç işçi arkadaşlara dinden, imandan sabırdan helalden haramdan söz ettiği ve sonra o insanlardan bir de yardım topladığı zaman...

Size de tuhaf gelmiyor mu bu olanlar?

Çok mu saçma sözler ediyorum, bu gidişatın neresinde insanlık merhamet din, iman, adalet, hak, hukuk var diye sorsam, cevabı olan var mı?

İnandık diyenlerin neye inandıklarının belli olmadığı, bir din inşa etmediler mi ve siyasetçiler durmadan yalan söylemiyorlar mı insanlara?

Yoksullara, kadınlara çocuklara?

Camideki imam arkadaşların kaçının umurunda caminin sokağında tencere kaynamayan ev veya üşüyen bir çocuk?

Ya da...

Ya da şehrimizde kaç yazarın, gazetecinin derdi bu çaresizlik, karanlık?

Yoksa bazılarının dediği gibi sizler de boş işlerle uğraştığımı, boş sözler yazdığımı söylüyorsunuz siz de, sahi?

Mesela boşu boşuna ağaçlar kesilmiyor mu ülkemiz de veya şehrimizde? Sizce bir rezil durum değil mi zeytin ağaçlarını, portakal, limon ağaçlarını kesip onların yerine beton binalar dikmek ve sonra kendimizi paraya tapar hale getirmek?

Her mahalleye hatta her sokağa, cami yapmak insanı kurtarır mı, o mahallede bazı evlerde acı varsa gözyaşı varsa?

Hoşça kalın...