Sen gittin gideli… Ah be sevgili, Ah be gece gözlüm... Sen gittin geriye ömür törpüsü bir hayat kaldı, sen gittin, hayatlarında üç beş kitap okumamış insanlar, Cahit Zarifoğlunun kim olduğunu bilmeyenler, söz sahibi oldular şehir de...

Sen gittin, daha çok aldattılar bizi... Sen gittin sofralarımız bereketsiz kaldı, sokaklarımız hep rüzgâr, Zeynep kadın daha yoksul şimdi...
Ali amca daha mahcup evine ekmek götüremediği için...

Sen gittin, ben hiçbir kilide uymayan paslı bir anahtar gibi kaldım bu şehirde

Sen yoksun, hep bir çift kara güvercin dolaşıyor şehrin üstünde, ağlarlar gibi bir halleri var... yok gözlerinde
 
Gece yangınlarımda kimi zaman tren ışıkları düşerken odama, güzelleştikçe güzelleşiyor çocukların gözleri... Keşke arada sırada da kuş sesleri duyar olsaydık, ama kuşların yuva yapacağı ağaçları kestiler ve yerlerine beton yığını binalar diktiler...

Cehennemlik bunlar, hemen hemen hepsi zalim bu beyaz adamların...

Onlar ile aynı şehirde aynı sokakta olmak üzüyor insanı...

Bazen kaybolup gitmek istiyor, onların arasında olmaktansa diyerek...

 
Sen gittin gideli
Önce serçe yuvaları bozuldu, nereye gitsem karanlık, nereye baksam yağmanın izleri her yerde, ne vicdanları var beyaz adamların ne utanmaları...

İstiyorlar ki, bütün yoksullar onların kölesi gibi davransın...
Ve şimdi bacaları tütmeyen evler kadar yalnızım, bir sigara külü kadar yarınsız...

Sen gittin dünyaya ait ne varsa yok olup gitti kalbimde... Çünkü eskiden daha çok yalan söyler oldular, eskiden daha çok ikiyüzlü kendilerine efendilerimiz dediklerimiz...

 
Ah bir bilsen!
Yokluğunda dağılıp nasıl kum olduğumu...
Bazen hiç ortaya çıkmamak üzere saklanmak istiyor insan... Ne yarın aklına düşüyor, ne başka bir şey... Belki en çok çocukluğumu arayan bir adam, gün ışığına hasret...

Gömülmeden kendi mezarımda açan kara bir gül gibi...

Böyle bir ortamda, bu istila edilmiş sokaklarda, parsellenmiş caddeler de, göbeğini taşıyamayan kimi adamların kral kesildikleri vakitlerde, Tanrıya bile “yoruldum, elimden tut kurtar” diyesi yalvarmak bile istemiyor insan... 

Ne olur geri dön, geri dön ey merhamet... Geri dönün kızlarının saçlarını tararken gözyaşlarına boğulan anneler...

Geri dönün gözlerinde yağmur kokusu olan babalar....Dönün ki bir kerecik olsun, yine sevinsin şehirler...