Bizleri yani insanları sadece seyirci yerine koyan bir düzen... Gün boyu konuşanlar bir yanda, bir yanda nereye gitseler yalan söyleyenler... Anlayın artık bu ülke bu şehirler dağlar ormanlar dereler, en az sizin kadar bizim de...
Yani halkın yani hor gördüğünüz yoksulların fakirlerin mazlumların, kısacası herkesin ülkesi bu ülke, bu şehirler herkesin... en sizin kadar bu ülkenin sahibi şehirlerde oturma hakkı var sizin kadar... Her ne kadar sizler ülkenin şehirlerin sahibi yalnız kendinizi sanıyorsanız da, hiç de öyle değil...
Hatta yalnız insanların sizlerin bizlerin değil, başka canlıların da hakkı var dağlarda ormanlarda dallarda, mesela kuşların da mesela sokak hayvanları dediğimiz canlıların da, bizler sizler kadar yaşama hakkı var...
Şimdi biz bunları dillendirdik diye kızmak niye, neden canınızı sıkıyor doğrulardan söz etmek... Ne yapalım bunlardan söz etmeyelim de, inanmadığımız yalanlarınızı mı alkışlayalım, bazılarının yaptığı gibi alkış mı tutalım yanlışlarınıza?
Ülkemiz adına yaşadığımız şehirler adına insan adına insanlığımız adına hak adına hukuk adalet adına kaygılıyız efendiler... Millet kaygılı insanların çoğu kaygılı kuşlar kediler sokakta köpekler kaygılı, yani bunları görmezden gelip söylemeyelim mi?
Ama sizler, sizler her daim her şey yolundaymış gibi sokaklarda kavgalar yokmuş gibi kadınlarımız kızlarımız mutluymuş gibi davranıyorsunuz ve görmüyorsunuz insanların gözündeki hüzün yığının acıyı korkuyu...
Kendinizi kutsallaştırıyorsunuz, kendinizi önemli göstermek için her şeyi yapıyorsunuz, attığınız her adımın aldığınız her nefesin söylediğiniz her sözün fazlasıyla bu haltan aldığınız halde, bedelsiz işler yapıyormuşsunuz gibi konuşuyorsunuz konuşurken...
Şunu şunu yaptık diyorsunuz, elbette yapacaksınız çünkü bedelini alıyorsunuz yaptıklarınızın, ama bir de yapmadıklarınız var, hem de çok var, bunlar için hiç konuşmuyorsunuz...
Hiç biriniz “şunu yapamadık demiyorsunuz” ve o yapamadıklarınız yapmadıklarınız yanlış yaptıklarınızın bu halktan bu ülkeden şehirlerden çok şeyi alıp götürüyor, bunları demeyelim...
Evet, olanlardan ve olmayanların sonuçlarının nereye varacağından kaygılıyız... Kısaca tekrar edersek ülkemizin geleceğinden şehirlerimizin geleceğinden gençlerimizin kadınlarımızın geleceğinden kaygı duyuyoruz...
Endişe duyuyoruz, sevinemiyoruz, düşlerimiz de bile kaygı duyuyoruz, sokak kavgalarını fırınlarda ekmek alma sırasında bekleyen insanları gördükçe...
Günyüzü görmek istiyoruz, gülmek sevinmek istiyoruz, huzur duymak mutlu olmak istiyoruz...
Sokaklarda çocuklar mutlu olsun, yatağa giren baba huzur içinde uyusun istiyoruz...
Biliyor musunuz, bizim de kalbimiz var...