Sanırım Ebu-Hanife’yi bilmeyen yoktur... Hani soruyorlar ya hangi mezheptensin diye ve cevap olarak Hanefi diyor uruz ya çoğumuz...

Bilindiği gibi bizim bölgemizde yaşayan ve Müslüman olan insanların çoğu Hanefi mezhebine bağlı onun yolunu takip eder...

Mezhebin kurucucu önderi de İmamı azam Ebu-Halife’dir... Kendi zamanının Abbasi, Emevi halifelerine itaat ve biat etmediği onların yanlışlarını saltanatlarındaki yanlışları onaylamadığı için, hayatın çoğu zindanlarda geçen işkence gören ve hatta orada ölen büyük İMAM...

Eğer Ebu-Hanife günümüzde yaşasa ve bizimkilerin yaptıklarını görse neler demezdi ki...

Neyse konuyu dağıtmak istemem de, yine derim ki mesela kentin müftüsüne sorun ve deyin: “Hocam Ebu-Hanife yani halkımızın çoğunun tabi olduğu Hanefi mezhebinin kurucusu bugün yaşasaydı, bu haliyle kendisine Diyanet işleri Başkanlığı teklif edilseydi kabul eder miydi?” deyin mesela...

Mesela bizim gazeteden bir arkadaş gidip sorsa çok iyi olur aslında...

Neden kendine teklif edilen hâkimlik makamını kabul etmemiş?

O zamanın halifesi Halife Ebu-Cafer kendine hediyeler gönderir ama imam ne zaman halifeden bir hediye gelse kabul etmez, geri gönderir...

Ve Halife Ebu-Cafer buna kızar ve imama sordurur, sorun bakalım  benim hediyelerimi  neden kabul etmiyormuş?

Cevaben derki büyük İMAM, “Müminlerin Emir’i bana kendi malından bir şey göndermedi ki. Eğer kendi malından bir şey gönderseydi onu kabul ederdim... Onun gönderdikleri Müslümanların halkın malından yani hazinedendir...

Benim ise hazinede özel hiçbir hakkım yoktur… Zira ben cepheye gidip savaşanlardan değilim ki mücahitler gibi Beytü’l_maldan hisse hediye alayım...

Mücahitlerin çocuklarından da değilim ki yetim yavrular gibi hisse alayım. Ayrıca fakirde değilim ki, yoksullar gibi pay alayım...

Ve şimdiye bizimkilere gelirsek… Veriyorlar, alıyorlar, dağıtıyorlar, savuruyorlar talan ediyorlar... Ne hak umurlarında ne hakikat ne yoksulların varlığı, ne fakirlerin çaresizliği...

Birileri veriyor, birileri alıyor, dağıtan dağıtana alan alana, savuran savurana...

Ne Allah korkusu, ne ahiret endişesi var hiç birinde...