Yaşamakta olduğumuz süreçler dün ile bugünün mukayesesini yapmamızı gerektiriyor. Öyle ya, dün ne idik, bugün ne durumdayız? Bugün yaşadıklarımız geleceğimizin aydınlık olacağını müjdeliyor mu? Eskilerin “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” Sözü çabuk unuttuğumuzu ifade ediyor bir bakıma. Unutmamak için hafızamızı canlı tutup geçmişle bugünü bir kıyaslayalım. Nerden nereye geldiğimizin bir farkına varalım.
          Dün Türkiye olarak PKK’yı askeri olarak yenip topraklarımızın sınırları dışına çıkarmıştık. Bu terör örgütü ile pazarlık masasına oturup  bu cani örgüte meşruiyet kazandırmamıştık.
          Adana Mutabakatı’yla Suriye’ye PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ettirip Suriye topraklarında barındırılmaması gerektiğini de kabul ettirmiştik. Bugün Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan PKK-YPG terör gruplarının güney illerimizden bir Cumhuriyet Bayramı’nda geçişini sağladık ve Suriye batağına saplandık.
          Dün, Ortadoğu Ülkeleri’yle çok iyi ilişkiler kurmuştuk. Bütün Ortadoğu Ülkeleri’nde büyükelçiliklerimiz vardı ve diplomatik ilişkilerimiz çok iyi durumdaydı. Türkiye sözü dinlenen saygın bir ilkeydi. Bugün ise başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır, BAE, Sudan, Lübnan gibi pek çok ülke ile kriz yaşıyoruz.
          Dün, İran- Irak savaşında arabuluculuk yapan Türkiye’nin bu ilkelerle dengeliydi. İran’daki dini rejime rağmen gayet iyi ilişkilerimiz vardı. Filistin-İsrail sorununda arabuluculuk yapabilecek itibarlı, güvenilir bir devlettik.
          Dün, Mısır ve Libya ile ticari ilişkilerimiz gelişmekteydi. Suriye ile yapılan Adana Mutabakatı’nda Mısır Devlet Başkanı bu mutabakatın kolaylaştırıcısı olmuştu. Libya ile ticari ilişkiler çerçevesinde büyük yatırım ve inşaat ihaleleri almıştık.
          Dün, Kıbrıs’ta ver kurtul düşüncesi hakim  değildi. Rum- Yunan ikilisi komşu kıyı ülkeleriyle üçlü ittifak oluşturamamış, bu ittifak halkalarını Doğu Akdeniz’den Balkanlara taşıyıp Türkiye’yi kuşatamamışlardı. Ege’deki on sekiz adamız Yunan işgali altında değildi.
          Dün, NATO, Karadeniz’e davet edilmemiş ve Karadeniz NATO-ABD gölü haline getirilmemişti. Ruslar, Türk yurdu Kırım’ı işgal ve ilhak etmemiş ve Karadeniz’i askeri olarak kontrolü altına alamamıştı.
         Dün, yaşadığımız ekonomik krizleri aşabiliyorduk. G20 Ülkeleri arasında bir ara 16. Sırada idik. Bugün G20’den çıkma riskimiz var.
          Dün, demokratik parlamenter sistemimiz vardı; bugün sembolik bir parlamentomuz var.
          Dün, devletin siyasi partileri vardı; bugün partinin devleti var.
          Dün, devlete sızmış FETÖ vardı; bugün siyasette, bakanlıklarda üniversitelerde ve devlet kurumlarının üst kademelerinde kamuflaj olmuş dokunulmazlığı bulunan FETÖ’cüler ve başkaları var.
          Velhasıl bu karşılaştırmada yazılacak daha pek çok şey var, ama bugün bu kadar! Dileğimiz, bu tezatların yok edilmesi ve özlenen refah içerisinde, üreten, hakça paylaşan, hukukun üstünlüğüne sahip, adaletin egemen olduğu bir Türkiye’nin var edilmesi. Çocuklarımıza ve  torunlarımıza daha özgür, dünyada sözü geçen daha güçlü bir Türkiye bırakmak. Gayemiz, bu ideali gerçekleştirmek. Bunu da dünün yanlışlarından ders alıp, doğru ve güzel olanlarını bugüne taşıyarak başarabiliriz.