Bu tür yazıları yazmak kolay iş değil, çünkü yanlış anlamak için bahaneler bulmaya çalışan insanlar sanıldığı kadar boş ve sessiz, durmuyorlar... 
Her türlü yola başvuruyorlar, kendilerince eleştirebilmek veya kendilerini haklı çıkarmak için... Geçen günlerde bir yazımda Tanrı kelimesini kullandım diye “Ne sitem ne sitem” neredeyse bundan sonra senin yazılarını okumayacağım der gibi...
Sanki okumayınca kıyamet kopacak, artık hepimizin bildiği bir şey okumayı en sonlara bıraktığı günümüz insanın...
Ve dinlemenin ne demek olduğunu bilmez olduk, birbirimizi dinlemediğiz için çıkan çıkarılan kavgaların bedelini yalnız biz değil, başka insanlarda ödüyor, bu bile umurunda değil çok kişin...
Kendi gürültülerine hayranlık duyan insanlar ile dolu sağımız solumuz, kimisi siyasetçi kimisi kamu görevlisi, kimisi din adına ahkâm kesenler...
Kimisi yazarçizer takımından, sadece kendilerini kutsayan...
Bakın bilerek yazıyorum, Cuma sonrası cami avlusunda sorun “hutbenin konusu neydi?” diye çoğu kişi hiçbir şey hatırlamayacak, bunları sorup denedim ben... 
Mesela geçenlerde bir gün aklıma düştü sorayım dedim ve kendimce güzel bir bahane buldum sordum “son bir ay içinde hangi kitabı okudunuz?” son bir ay içinde kitap okuyan bir kişi çıktelli altmış kişi arasında...
 Fena bir yok oluş bu...
Bahane hazır cep telefonunda artık her şey 
var... Var da sen cep telefonundan kitap okumuyorsun ki, artık o cep telefonlarının ne işe yaradığını Esra Erol’un programlarında görüyoruz, ne hallere düşürdüler bizi...
Bunun farkında olmayı uzatırsak, kendi evlerimizi ailemizi kalbimizi kendimiz dinamitleyeceğiz bu gidişle...
Yazının başlığına dönersek, insanımızı kullandığı dilde, siyasetçilerin kullandığı dilde, hatta kamu görevlilerinin kullandığı dilde, merhamet nezaket yok ve düşmanlık öfke dolu...
Hazreti Allah Peygamberi Musa’ya diyor ki, Firavunu hakka davet ederken, doğru yola çağırırken güzel ve yumuşak dil kullan... Çoğumuzun özellikle siyasetçilerimizin birbirleri için kullandığı dil, iyi niyetten uzak...
Ve din..Dine gelince kendi çıkarlarımız inşa ettiğimiz din, veya çıkarcıların bize sunduğu din Allah’ın dini değil, Allah’ın dinine dönünceye kadar başımızda her türlü bela dolaşmaya deva edecek...
Zira Allah’ın dinin yani gerçek İslam’ın Elçisi derki “İman etmedikçe cennete gidemezsiniz, bir birinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” peki bu sözün neresinde bulunuyoruz?
Herkes kendini gözden geçirsin...