Yazarsan oluyor, yürekten dua eder yürekten ağlarsan, yıldızlar iniyor yeryüzüne, sen ağlama diyorlar insana, ama insan sormuyor neden ağladığını neden hüzünlendiğini neden sıkıntı çektiğini...

Çağın insanı bir tuhaf oldu, bir tuhaf oldu çağın Müslüman’ı, şımarık görgüsüz kaba bencil kişiler ile dolu sokaklar...

En bencil kişiler kendilerine yetki verilenler, neden böyle yapıyorsa insanlar...

Sence de öyle değil mi, çokları “hele biraz varsılsa” kendini Tanrının mirasçısı sanıyor, küçük dağlar babamdan kaldı, büyükleri ben yarattım der gibi dolaşıyorlar sokaklarda...

Ne acı ki, bunların çoğuna alkış tutuyor kent ahalisi, çoğunu bir yerlere getiriyor, buraya en çok sen layıksın diye...

Sen ağlama, üzülme sen denecek o kadar çok insan var ki sokaklarda veya arka sokaklarda kimselerin umurunda değil...

Gemisini kurtaran kaptandır demiş biriler, herkes kendi gemisini kurtarma peşinde, herkes kendi oğlunu kızını Belediyeye veya başka bir kuruma sokma peşinde, hakkı olup olmadığını düşünmeden...

Helal haram sadece dillerde, sadece camilerde söz ediliyor helal haramdan... Hak yemenin zulüm olduğunu bile bile, birilerinin hakkını yiyor birileri, başka birinin yerine geçmek için her türlü fırıldaklık yapılıyor...

Ağlamaktan üzülmekten söz ettim ya, sana hiç sen ağlamaya diyen oldu mu, kaç kişi dedi, derlerken hangi dilden dediler, gerçekten inandın mı onların samimiyetine?

Samimiyete ne çok ihtiyacımız var oysa samimi değilsen duan bile dua değil, samimi değilsen tövben kabul olmaz denir...

Sahi ne kadar samimi insan? Mesela siz kentin yöneticilerinin veya ülkenin yöneticilerinin samimiyetlerine, insanı sevdiklerine ülke insanını üzmemek gibi bir dertleri olduklarına inanıyor musunuz?

Kimse kendini kandırmasın, sokaklarda ne konuştuğunuzu Allah biliyor melekler kayda alıyorlar konuştuklarınızı...

Kentlerin ölen yüzünü görmediklerini görmüyor musun, kenti idare etmeye talip olanların... Bir imamın hutbede “kuşlar aç kalmasın” dediğini duydun mu bir kere bile...

Veya sokakta kedilere mama atarken aç kalmasınlar diye... Başka bir şey demiyorum ki, konuşanların samimi olmadıklarını söylüyorum...

Nasıl diyeyim, nasıl sorayım sana bunları?

Hadi söyle!” şehirde kaç yazar kaç gazeteci kaç imam kaç siyasetçi söz etti sana bunlardan veya gidişata üzüldüklerini söyleyen, yoksulluklarına ortak olan insanların...

Yoksa ben mi boş laflar ediyorum sana göre... Ediyorsam ediyorsun boş konuşuyorsun, hatta sen hiçbir şeyden anlamıyorsun, hiçbir şeyden haberin yok, her şey çok güzel, de...

Anla anlama, çırpınışlarım herkes elinde ekmekle dönsün evine diyedir...