Özellikle büyük kentlerde çoğu kişinin D vitamini olması gereken seviyeden düşük seyrediyor. Bunun nedenleri arasında; güneş ışığından yeterince ve doğru şekilde faydalanamamak, çocukluk döneminde dışarıda oynamak yerine evde tabletle zaman geçirmek, kapalı alanlarda saatlerce güneşten yoksun kalmak gibi birçok faktör yer alıyor.

Bölgelere göre değişmekle birlikte D vitamini eksikliği ülkemizde yüzde 50’nin üzerindedir. Tüm dünyada yaklaşık 1 milyar insanda D vitamini eksikliği olduğu düşünülmektedir. Oysa özellikle son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar D vitamininin vücutta kemik sağlığından enfeksiyon hastalıklarını önlemeye, zihinsel gelişimden kanserde kontrolsüz hücre çoğalmasının azaltılmasına dek kritik öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Halk arasında ‘güneş vitamini’ de denilen D vitamininin gıdalardan karşılanması ise günlük gereksinimin yüzde 10-20’sidir. Yani dışarıdan takviye edilmesi gerekir.

Sayısız faydası var

Vücudumuzda kemik sağlığı açısından çok önemli. Kemik kırıklarını azaltıp kas liflerini koruyarak kas gücünü artırır ve bu da düşmelerden korur. Yapılan bilimsel araştırmalar; D vitamininin yeni tümör gelişimini (meme, yumurtalık, kolon, prostat ve diğer kanserler) ve var olan tümör büyümesini yavaşlattığını, kalp ve damar hastalıkları ile solunum sistemi hastalıkları riskini azalttığını göstermiştir. Damar sertliği ve yüksek tansiyon hastalığında düzenleyici olan D vitamini diyabet ve insülin direncine karşı da önemli rol oynar. Enfeksiyonların ve bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisinde etkilidir. Bir araştırmaya göre, herhangi bir nedenle olan prematüre ölüm riskinde D vitamini sayesinde yüzde 25 azalma saptanmıştır. Bunama riskinin de azaldığı görülmüştür.

Gelişigüzel kullanımı zehirleyebilir! 

Tedavi öncesinde ve sonrasında mutlaka D vitamini düzeyleri görülmelidir. Yaş, cinsiyet, yaşanan coğrafya, eşlik eden hastalıklar, gebelik durumu hatta ten rengi bile günlük D vitamini ihtiyacını belirleyen unsurlardır. Bu nedenle D vitamini ihtiyacı kişiden kişiye değişmektedir. Fazla alındığında D vitaminine bağlı zehirlenmeye neden olur, kanda kalsiyum düzeyi yükselir, kilo kaybı, düzensiz kalp atımı, düşme sıklığında ve kemik kırık riskinde artış, damarlarda ve dokularda kireçlenme, kalp ve böbrek hasarı görülür.

Dikkat! Ampul kırıp içmek!…

Yapılan çalışmalar da; yüksek dozda, uzun aralıklarla alınan D vitamini (ampul kırıp içmek, damlalıklı şişenin tamamını içmek gibi) ve düşük dozda, günlük alınan D vitamini (günlük ya da haftalık kullanılan damla, tablet, kapsül formunda D vitamini) kıyaslandığında ikinci gruptakilerin sağlıklı ve D vitamini düzeylerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. D vitamini, fazla miktarlarda alındığında toksik etkilere yol açtığı ve hayati riske bile neden olabildiği için, hekime başvurarak kullanımından önce vücuttaki düzeyi saptanmalı ve sonrasında kişiye uygun doz ve sürede alınmalıdır.

D vitamini ihtiyacı besinlerle karşılanamıyor! 

Somon balığı ve sardalya gibi yağlı balıklar, balık yağı, yumurta sarısı, sığır karaciğeri, mandıra ürünleri ve tahıllarda D3 vitamini düzeyi daha fazla olurken; bazı mantarlarda ve bitkisel kaynaklarda (bitkisel kaynaklı sütler, maydanoz, ısırgan otu vb), D2 vitamini  bulunuyor.Bu nedenle dengeli diyet ve gerekli D vitamini miktarının takviye olarak alınması uygundur. 51-71 yaşları arasındaki gıda ve suplamentle D vitamini alımı 308 IU/gün saptanmış olup, sadece gıda ile alınan D vitamini ise 140 IU / gün olarak saptanmıştır ki günlük doz gereksinimi düşünüldüğünde birçok insanın, günlük minimum gereken dozu bile alamadığı aşikardır.

Güneşten D vitamini açısından en doğru şekilde faydalanmak için!

İki çeşit D vitamini bulunuyor