Seçim zamanı, her parti her aday kendince sözler ediyor, kendince vaatlerde bulunuyor, beni seçerseniz şunları şunları yaparım diye… 

Ahali ikna olsun diye aslı astarı olmayan bir sürü içi boş sözler edilen sözler aslında…

Ve taraftarları alkışlıyorlar, çok yaşa diyorlar, sen bir tanesin diyorlar da, ama sormuyorlar bunları yapmak için hazırlığın ne diye?

Bunca parayı nerden nasıl temin edeceksin demiyorlar, senden öncekilerde aynı şeyleri söyleyip durdular ama sözlerinde durmadılar, şehir tanınmaz oldu demek kimsenin aklına gelmiyor…

Mesela neden hatırlanmak istenmez bu kent “yani Alanya” kaç kez kaç kere vilayet olacak diye söz verildiğini, ama kimsenin sözünde durmadığını…

Sözün bir değeri bir izzeti olması gerekmiyor mu?

İnsanımız kendi arasında konuşurken neler denmiyor neler de, ama hep susmayı tercih ediyorlar böyle zamanlarda…

Daha önceleri kaç Belediye başkanın kendini nasıl zengin ettiğini, ailesini nasıl zengin ettiklerini,  mal varlıklarını kaça katladıkları söyler dururlarda, nedense kimse yüzüne demez bunu…

Bunun bir izahı olmalı da, zor bu izahı yapmak… 

İnsanımız da bozuldu be kardeş, insanımız da ikiyüzlü olmayı seçti, o da çıkarını düşünmekten başka bir şey yapmaz oldu…

Biliyorum bu sözleri demenin aleyhime olduğunu, ama söz doğru denmeli der bütün kutsal metinler… 

Biz o kutsal metinleri dinlemeyi seçtik, Müslüman yalan söylemez der Aziz Nebi Hazreti Muhammed, biz yalan söylememeyi, yalan söylemenin insan işi olmadığını demeye çalışıyoruz, bu kenti kendine dert edinenlere…

İnsanı kendine dert edinenlere, en çok onlar ile dertleşmemiz, sahi kardeş bu insanın sonu ne olacak bu kentin sonu ne olacak neden talan ediliyor bu dağlar denizler diye, derdi olanlar ile konuşmak muradımız…

Onların düşüncelerinin ne olduğunu bilmek…

Tamam, kent ahalisi olarak, bazı şeyleri sorgulamaktan çekiniyor muyuz ne? Mesela bakıyor muyuz bu arkadaşların yol arkadaşlarına, kimler ile dolaştıklarına, kimler ile düşüp katlıklarına, en yakın arkadaşlarının kimler olduğuna…

Bunlar önemli şeyler, mafya görüntüsünde giyinip kuşanmış, yüzünde münafıkça bir tebessüm Belediye başkan adayı ile dolaşmakta…

Hani eskiden denirdi, yol arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim…

Belediye başkan adayları ile dolaşan insanlara bakınca insanın sorası geliyor “şimdi sen bu kişilerden bu adamlardan bu kadınlardan mı yol arkadaşı ediniyorsun kendine?” yahu kardeşim bunların birçoğunun kendine faydası yok, görmüyor musun gözlerinden cehalet ve görgüsüzlük aktığını?

Hani bu şehrin bilge adamları, fikir adamları, önderleri halkın itibar ettikleri insanlar neden senin yanında değil…

Hatta sormalı, bu son iki ay içinde kaç kitap okuduğunu, kaç şiir okuduğunu şiiri sevip sevmediğini bu son birkaç günde eşine çiçek alıp almadığını filan…

Sizce önemli şeyler değil mi bunlar, kitap okumayan şiir okumayan dua etmeyen, eşine çiçek almayan haftada bir kere bile olsa bir yoksulun evini ziyaret etmeyen kişiden Belediye başkanı mı olur?

Neyse ötesini başka zaman da der söyleriz… 

İşlerinize bereket dilerim, ama sizde bu sözleri ciddiye alın…

Bu şehri bu sokakları ciddiye alın… Kendinizi ciddiye alın, dininizi imanınızı ciddiye alın, değerlerinizi ciddiye alın, onları ciddiye almayan kişileri başınıza bela etmeyin…

Hoşça kal…