Yazarken, söylerken insanın içi acıyor, ama yazmazsak, söylemezsek olmuyor. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” denir, hatta bizzat iman ettiğimiz dinin Peygamber’i böyle der...

Ne mi demeye çalışıyorum...

Söyleyeyim, kimileri çok kızacak ya, söyleyeyim yine de, söylemek zorundayız üstelik... Ülkemiz diyorum, ülkemiz bir haksızlar, adaletsizlikler ve talan ülkesi haline geldi...

Tamam, bazı şeyler iyi gidiyor olabilir ama bazı şeyler felaket kötülük içeriyor. Kendinde güç vehim edenler herhangi bir makama oturanlar, kendisine yetki verilenler kendilerini ülkenin sahibi sanıyorlar. Halkın sahibi, efendisi sanıyorlar...

Mesela kentlerde bulunan yetki makam sahipleri, kamu kuruluşları adına kendilerine yetki verilenler, sonra Belediye Başkanları, müdürler, kendilerini o kadar çok yüksekte sanıyorlar, o kadar fazla seçkin sanıyorlar halktan birinin kendilerine ulaşması çok zor, çok zor çok zor...

Birkaç gündür televizyonlarda kamuda tasarruf konuşuluyor, o konuşmalardan bir daha anladık ki “en azından ben anladığım kadarıyla” kamu kurumlarının her biri büyük bir israf içinde, müsriflik içinde. Ne utanma duygusu taşıyorlar ne millete saygıları var...

Makam arabasından geçilmeyen bir ülke olduk... Halkının bir kısmının bu kadar sefalet içinde yaşadığı, ev kiralarını ödeyemeyen, evine ekmek götüremeyen babaların olduğu, tenceresini kaynatamayan annelerin olduğu bu ülkede bu birilerinin milletin parasını çar çur etmesi, keyfince kullanması insanlık yasalarına uygun değildir. Dinin söylediklerine uygun değildir ve Allah’ın razı olacağı şey asla değildir...

Tamam, ülkemiz bazıları için zenginler ülkesi doğru, ya yoksulları ne yapalım? Yoksullar deyince tepesi atıyor bazılarının da, görmeyelim mi onları? Onlar 85 milyona dâhil değil mi efendiler?

30 sene, 35 sene prim ödemiş, devlete borç para vermiş, bir gün bunu bana yavaş yavaş iade edeceksin demiş insanları 10 bin lira, 11 bin lira emekli maaşına mahkûm etmek neyin nesi?

Madem sizlerin gözünde ülke bu kadar zengin, her yetkilinin, her makam sahibinin altına bir makam aracı veriyor artı şöför veriyor, o zaman neden birileri “özellikle yaşlı insanlar” parklarda oturarak gün geçirmeye çalıyorlar?

Yazıktır...

Tamam, siz onları görmüyor, duymuyorsunuz da, onların ahları göklerden ulaşacağı yere ulaşıyor...

Yapmayın, bu kadar sorumsuz, bu kadar utanmaz, bu kadar vurdumduymaz olmayın...

Ölüm var, inanmasanız da hesap günü var ve o gün burada olduğu gibi torpilli olmayacaksınız...

Bunu da söyleyeyim. Ben bu sözleri ederken canım acıyor ama sizin acımıyor. Siz üzülmüyorsunuz, bunu biliyor olmak da çok kötü...

Milletin, yoksulun, yetimin hakkından elinizi çekin...