Bu hafta 23 Nisan’ı kutladık. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız. Sosyal medya hesaplarında günün önemine dair paylaşımlar gün boyu sürdü. Makam koltuklarına çocuklar oturdu. Bir günlüğüne ülke kocaman bir şenlik havasına büründü. Ancak tüm bunlar olurken, yani gün romantik bir şekilde ilerlerken inanılmaz olayları halı altına süpürmeye devam ettik.

Instagram’da Mahir Akkoyun’un yaptığı paylaşım oldukça ilgi çekiciydi. 23 Nisan özelinde göklere çıkardığımız çocukların yaşadıklarına dair farklı bir bakış açısı sunuyor. İş cinayetine kurban giden çocuk sayılarını, çocuk istismarı dosyalarını, evlendirilen kız çocuklarını, yatağa aç giren çocukları bizlere hatırlatıyor. Tüm bunların yanında hala daha devam eden çocuk işçiliğine vurgu yapıyor. Çocuk işçiliği konusunda Aslı Alpar’ın Kafa dergisinde yayınlanan çizimi oldukça dikkat çekici.

Ekonomik koşullar gerekçesiyle eğitimine örgün devam edemeyen yahut eğitim araçlarına ulaşamayan milyonlarca çocuk var. Yoksulluk mücadelesi yetişkinlerin mücadelesiyken makarna veya kuru ekmekten başka gıda tüketimi yapamayan milyonlarca çocuk var. 

Romantik bir çerçeveden baktığımızda milli duygularımızın yükseldiği bayram günlerinde gerçekliği sorgulamayı bir kenara bırakabiliyoruz. Günün coşkusuna kendimizi bırakmak daha kolay gelebiliyor. Ancak söz konusu olan çocuklarımız ise onlara nasıl bir gelecek bırakacağımızın inşası bugünden başlıyor. Geleceklerini güvence altına alamadığımız çocuklarımızı koruyamıyoruz bile. Değil ki onlar için huzurlu bir yarın tahayyül edelim.

Koruyamadığımız çocuklarımız, kadınlarımız, hayvanlarımız, doğamız ve en önemlisi dünyamız var. İnsanları insanın kendisinden korumaya çalışıyoruz. Savunmasız olan her canlının sesi olmaya çalışıyoruz. Böyle de olmak zorundayız. Yoksa ne anlamı var yaşamanın veya tüm bu bilgilerle bir hayat sürmenin?

Sizi bilmem ama gelecek konusunda ben endişeliyim. Bugün içinde koruyamadığımız çocuklarımızın büyüdüğü bir dünyayı hayal edemiyorum. İyilik yok olacak gibi bir yerden söylemiyorum ancak adaletsizliğin gün be gün arttığı ve güven ilişkisinin kalmadığı bugünlerde inancımızı sorgulamaya başlıyoruz. Neye veya kime inanıp güveneceğiz, acaba doğru mu söylüyor gibi şüphelerle boğuşuyoruz. Tüm bunlar içerisinde emin olduğum tek şey; ‘’Çocuğun beyanı esastır.’’. 

Çocukların gözünden dünyaya bakmayı unuttuğumuz bugünlerde sadece dikkatimizi değil onlar için bir gelecek yaratma adına isteğimizi de yeniden hatırlayalım isterim. Çünkü başka bir dünya yok, bugün bir şeyler yapmazsak başka bir gelecek de olmayacak çocuklarımız için. Ne dersiniz?