Ve sonra şehirleri, ya da bu şehri ben idare etmeliyim ben yönetmeliyim sorumluluk bende olmalı, diyenler, ev ev dolaşanlar... Eğer bu yolda yolculukta samimi iseniz, eğer yüreğinizde Allah korkusu taşıyorsanız, adalet duygusu taşıyorsanız  “bu şehirde bir çocuk bile üşüse sorumlusu benim diyorsanız”  buna inanıyorsanız, yolunuz açık olsun...                                                           

                                                                                                                                                                                  Ben bu kentin belediye başkanı iken, bir evde tencere kaynamıyorsa, başka bir evde bir çocuk aç yatağa giriyorsa, bir yetimin ayağı yalınsa “Bana yazıklar olsun” diyecekseniz, diyebiliyorsanız, yolunuz açık olsun. Allah yardımcınız olsun...

Hani Halife Ömer, “Dicle kenarında kurdun kaptığı koyundan kendini sorumlu tutuyordu ya”  böyle bir sorumluk taşımaya yüreğiniz hazırsa yolunuz açık olsun...

Fakat muradınız bir makama oturayım da, bu kentin yetkilisi, yöneticisi ben olayım da, sonrasına bakarız diyorsanız...

Kentin mührünü elinize geçirince “hep olduğu gibi” güç sahiplerini, para, servet sahiplerini kendinize dost, yoldaş, arkadaş seçecekseniz, yalnızca onlar ile oturup onlarla kalkacak ve unutacaksanız yoksulu, fakiri, mazlumu ihtiyaç sahiplerini kimsesizleri yaşlı kişileri...

Yok, hayır beddua edip kalbiniz kurusun demeyeceğim, ama hatırlatmak boynumun borcu işte, o zaman öteki dünyada işiniz zordan çok öte, işiniz çok zor...

Zira üzdüğünüz, hakkını gasp ettiğiniz, görmezden geldiğiniz, kalbini incittiğiniz, yüzüne kapı kapattığınız her bir insan, her bir yoksul, ihtiyaç sahibi insan, kapısını çalmadığınız kimsesiz yoksullar sizden şikâyetçi olacak, hem de ayrı ayrı hem de bir bir...

İster inanın ister inanmayın bu yolcuğun sonu bu içinizde başka hesaplar varsa...

Mesela bileceksin, şehirde kaç yoksul var, bileceksin kaç yetim çocuk var, kaç yaşlı kimsesiz var bir bir bileceksin...

Buna hazır değilsen, ben bunu yapamaya hazır değilim  diyorsan, yola çıkma, kendini ateşe atma derim kardeşçe...

Çünkü bunları ihmal edersen, görmezden gelirsen, “hele bana ne dersen” vallahi, billahi sonun hiç iyi olmaz, benden söylemesi...

Hani anlatılır ya Halife Ömer ile yaşlı kadının hikâyesinde... 

Ne demişti yaşlı kadın Ömer’e, “Benim yalnız olduğumu kimsesiz olduğumu bilmeyeceksen, benim ayağıma gelmeyecek, kapımı çalmayacaksan, neden Halife oldun?

Burada olmasa bile öteki tarafta o görmediğiniz, görmezden geldiğiniz, kapısına gitmediğiniz yaşlı kadınlar, kimsesiz yaşlı adamlar, yetim çocuklar, yoksul anneler, bir bir şikâyetçi olacak; bunlar hazır değilsen kendini ateşe atma, bu iş kolay bir iş değil gerçekten...

Büyük bir sorumluluk almak bir şehrin yönetimine talip olmak... Allah için olursa yaptıkların karşılığında hayır vardır...

Ama kendini yüceltmek, tatmin etmek varsa niyetinde ve sadece beyaz insanlara şirin görünmek varsa, sonu ateştir, cehennemdir...

Huzurlu Ramazanlar dilerim efendim...