Sana şikâyetimdir Allah’ım!
Çünkü inandık iman ettik, sen sana yapılan duaları, şikâyetleri duyansın... Görensin çaresiz insanları yetim çocukların yoksulların gözyaşlarını... Böyle zamanlarda evlerine ekme girmeyen aileleri bilen görensin...
Kendilerini “Biz sizin efendileriniziz diyenleri, yani milletvekillerini, Belediye Başkanı olsun diye seçtiklerimizi Kaymakamlarımızı Valilerimizi” sana şikâyet etmekten başka çaremiz kalmadı... Bizi ne duymak istiyorlar, ne görmek istiyorlar, ne yüzümüze bakmak istiyorlar...
Kimisi şehrin efendileri... Paranın efendileri kimisi... Siyasetin efendileri, makamın ve şöhretin gücün gösterişin ihtirasın efendileri...
Sonra din adına efendilik taslayanlar...
Hepsinden ayrı ayrı şikâyetçiyiz Allah’ım, şikâyetimizi kabul et...
Zalim bir çağdayız, ne çok efendi edindik kendimize, ne çok makamının kapısında köle edildik, ne çok yok saydılar bizi efendi edindiklerimiz...
Ne çok emir buyuranımız, ne çok bilenimiz var televizyonlarda, gazetelerde camilerde kürsülerde minberlerde... Çok, Allah'ım çok yalan söylüyorlar bize... Çok fazla seçkinlerden sanıyorlar kendilerini...
Çok fazla "her şeyi biz biliriz" deyip duruyorlar...
Çok konuşuyorlar, çok gürültü çıkarıyorlar ve çok canını acıtıyorlar şehirlerin... Oysa en çok kendileri kirletiyorlar şehirleri sokakları... Dağları en çok onlar tarumar ediyorlar... En güzel evler onların, en pahalı arabalara onlar biniyorlar, ama diyorlar, ama biz sizlerin efendileriniz...
Hayatlarımızı elimizden alıyorlar, geleceğimizi şehirlerin geleceğini yok ediyorlar, ama iyi yaptıklarını iddia ediyorlar...
Ne aşktan anlıyorlar, ne sevdadan, ne de şiirden... Ne kitap okuyorlar, ne ayetlerin ne anlama geldiğinden haberleri var...
En son sözü biz söyleriz demekten başka bir şey bilmiyorlar, ama bildiklerini iddia ediyorlar...
Kuşlar bile terk etti şehirleri, kuşlar bile buralarda yaşanmaz diye bir bir çekip gittiler, nereye gittilerse...
Şikâyetimizdir, bizi duy Allah’ım...
Bize merhamet et... Önümüzü aç, bize iyi insanları merhamet sahibi senden korkanları önder kıl...
