KKTC’nin depremle mücadelesinde yol haritası oluşturmak hedefiyle düzenlenen panelin açılış konuşmalarını Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu, Yerbilimleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili ve Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş yaptı.

“RUM LİDER NİKOS HRİSTODULİDİS’E DEPREM KONUSUNDA İŞ BİRLİĞİ YAPMAYI ÖNERDİM”

Panelin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Yaşadığımız depremlerde birçok acıyı aynı anda yaşadık. On binlerce insanı kaybettik. Gazimağusa’dan şampiyon meleklerimizi kaybetmemiz hepimizi derinden sarstı. Hepimizin tekrar başı sağ olsun” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Böylesine önemli bir panelin düzenlenmesi herkes için yararlı olacak. Cumhurbaşkanlığı olarak, farklı komitelerimizin de desteği ile Prof. Dr. Cavit Atalar’ın başkanlığında depremle ilgili çalışmaları aktif olarak sürdürmekteyiz” ifadelerini kullandı. Depremin önlenebilir bir doğal afet olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Artık hiçbir şekilde taviz vermek yok. Hızla gelişen teknoloji ve bilimi doğru şekilde kullanarak gerek binalar gerek zemin etüdü gerek ise yapı malzemeleri hızla kontrol altına alınmalı. Bizler kendi tedbirlerimizi alarak insanlarımızı korumak zorundayız. Geçenlerde, Rum lider Nikos Hristodulidis’le de bir araya geldim. Kendisine deprem konusunda iş birliği yapmayı önerdim. Depremin, geçmiş yıllarda Güney Kıbrıs’ta daha etkili olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, bir birimize nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünülmesi gerektiğini dile getirdim” açıklamasını yaptı.

“ADAMIZIN JEOLOJİK YAPISINI VE TAŞIDIĞI DEPREM RİSKİNİ DOĞRU TESPİT ETMEMİZ GEREKİYOR.”

Üniversite Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ konuşmasına “Kuzey Kıbrıs’ımızdan ülkemizi temsil etmek üzere Adıyaman’a giden gencecik çocuklarımız, aileleri ve öğretmenleri ile depreme farklı kentlerde yakalanan pek çok vatandaşımız da bu elim felakette maalesef hayatını kaybetti. Bir kez daha, hayatlarını kaybeden insanlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. KKTC’nin taşıdığı deprem riski ile mücadele için bir yol haritası oluşturulmasına katkıda bulunmak için bir aradayız. Doğru zemin analizleri ve bilimsel bir yapı mühendisliği ile yaşanabilecek maksimum büyüklükteki bir depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, mevcut yapıların analizlerinin yapılarak, güçlendirme ihtiyaçlarının belirlenmesi ve güçlendirme işlemlerinin tamamlanması önümüzdeki en önemli hedef olarak karşımızda duruyor. Ülkemizde yaşanabilecek muhtemel bir deprem felaketini, en az hasarla atlatabilmek için; adamızın jeolojik yapısını ve taşıdığı deprem riskini doğru tespit etmemiz gerekiyor” dedi.

“FELAKETE DÖNÜŞÜP DÖNÜŞMEMESİ ALDIĞIMIZ ÖNLEMLERLE DOĞRU ORANTILIDIR”

KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu ise “Deprem doğal bir olaydır, bir felaket değildir. Depremin felakete dönüşüp dönüşmemesi bizlerin neye ne kadar önem vererek önlem aldığımızla doğru orantılıdır” diyen Yağcıoğlu, “Doğal bir olay, tek bir hata ile felakete dönüşmez. Uzun ve sistematik bir şekilde yapılan hatalar zinciri ancak bu şekilde ağır sonuçlar getirir. Gerekli tüm kurumların ve yapılan tüm projelerin denetimden geçmesi gerekiyor. Disiplin ve sorumluluk içinde önüne geçilemeyecek hiçbir sorun yoktur. Bir an önce üstümüze düşen görevleri yapmamız gerekiyor” dedi.

“YAPI DENETİMİNİ BİR AN ÖNCE YASAL MEVZUAT HALİNE GETİRELİM”

Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili konuşmasına “6 Şubat hepimiz için çok acı bir gündü. Ancak bu acı gün, göz göre göre geldi. Gerekli önlemleri almazsak depremlerin bizlere yaşatacağı kayıplar devam edecek. Yer bilimcileri olarak elimizdeki verileri takip ederek ülkemizi ve milletimizi bazı konularda uyarmaya çalışıyoruz” dedi. Bilime inanmak gerektiğini vurgulayan Başkan Oğuz Vadilili, “Bizler yer bilimcileri olarak olabilecek sorunları ya da tehlikeleri ülkemize ve devletimize bildiriyoruz. Bu konuyla ilgili gerekli çalışmaları da ara vermeden yapıyoruz. Bir kez daha söylemek istiyorum. Yapı denetimi şarttır. Eğer bu ülkede depremleri felaket olarak yaşamak istemiyorsak yapı denetimini bir an önce yasal mevzuat haline getirelim” şeklinde konuştu.

“KIBRIS BİR DEPREM ADASIDIR”

Panelin birinci oturumunda “Kıbrıs ve Deprem” konusunda sunum yapan Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili, Kıbrıs haritası üzerinde deprem bölgeleri ile ilgili bilgiler aktardı. “Trodos ve Beşparmak Dağları, kayalık zemin olduğu için doğal olarak depremden en az etkilenecek kısımlardır. Adanın Kuzeyinde Mesarya Ovası Bölgesi ve kıyı kesimler ise depremden daha fazla etkilenecek bölgeler olarak görülüyor. Bu bölgeyi Güney’e genişlettiğimizde Limasol ve Larnaka kıyılarını da ekleyebiliriz” dedi. Kıbrıs’ın tam anlamıyla bir deprem adası olduğunu vurgulayan Oğuz Vadilili, “Kıbrıs yayı dediğimiz dalma batma zonu, adanın batısı ve güney batısındaki 35-40 derece eğimiyle son derece aktif durumdadır. Baf bölgesi bu noktada önemlidir. Ölçüm yapılabilen dönemde bu yay üzerinde 6 ve üzeri büyüklükte 9 deprem kaydedilmiştir. Dalma-batma zonunun güney doğu ve doğu segmentini oluşturan Limasol - Larnaka deniz alanı ve Hatay üçlü kavşak arası kısmında ise eğim 20-25 derecesine sahip. Bu eğim farkından dolayı bu kısımdaki depremler ölçülebilen son 100 yıllık dönemde önemli depremler olarak kayıtlara geçmemiştir. Ancak tarihte geriye gittiğimizde paleosismoloji bilgisi ile bu bölgede de çok büyük depremlerin yaşandığı bilgisini görüyoruz. Dolayısıyla, son 100 yıllık verilere bakarak bu bölgede risk düşüktür demek tehlikeli sonuçlar oluşturabilir ” ifadelerini kullandı.

KKTC’yi karada kesen, Girne -Misis zonunun sekmenti durumunda olan Değirmenlik Fayı ve buna paralel gelişen Dardere fayı olduğunu da söyleyen Vadilili, “Bu faylar da kuveterner faylarıdır. Belki tekrarlanma periyotları binlerce yıl alıyor ama bunları da diri fay olarak değerlendirmek gerekmektedir” dedi.

Mevcut haritalarda Kıbrıs’ta ölçülen depremlerin, güney bölgesinde daha büyük söyleyen Oğuz Vadilili, “Kıbrıs adası için depremin ivme haritalarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu konu oldukça önemlidir. Örneğin adamızın Mağusa Körfezi ile Hatay-Suriye arasındaki bölgedeki faylar uzun zamandır deprem oluşturmamıştır. Bu tip faylar, sismik boşluk olarak adlandırılır ve tekrarlama periyodunu tamamladığında büyük depremler üretebilir. Bundan dolayıdır ki haritalar hazırlanırken Kıbrıs yayı batıdan doğuya bir bütün olarak kabul edilmelidir. Paleosismoloji den faydalanılmadır. Kıbrıs bir deprem adasıdır” ifadelerini kullandı.

“HANGİ BÖLGELERİN RİSKLİ OLDUĞU DAHA NET BİR ŞEKİLDE BELİRLENEBİLİR.”

İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş ise Kıbrıs adasının da deprem gerçeği ile karşı karşıya olduğunu ve Kıbrıs’ın tarihine baktığımızda önemli depremler yaşandığını ve bölge olarak Salamis, Baf, Mağusa ve Larnaka’nın etkilendiğini vurguladı. Prof. Dr. Gökçekuş “Kıbrıs için deprem olmaz diyemeyiz ve olduğu zaman ise yıkıcılığını bilemeyiz. Zaman kaybetmeden birçok farklı bilim dalından birçok uzmanı biraraya getirerek, sismik risk kaymasının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Böylelikle hangi bölgelerin riskli olduğunu daha net bir şekilde belirlenebilir” dedi.

Yapıların depreme karşı dirençlerinin analiz edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Gökçekuş, Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’nı kamunun ve halkın kullanımına da açtıklarını hatırlatarak, “Mevcut yapıların sağlamlığını değerlendirmeye kampüsümüzde bulunan binalarla başladık. Karot makinesi ile yapılardan aldığımız numuneleri laboratuvar ortamında basınç testlerinden geçirerek dayanıklılığını ölçüyoruz. Bütün verileri ilgili bilgisayar yazılımları ile analiz ederek binaların güçlendirilme ihtiyaçlarını belirliyoruz” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim