.

Kim demişse demiş, zalimlerden bir zalim "Merhametten maraz doğar"  demiş, ve insanlar, Müslüman ahali bu sözü kendi hayatlarına almışlar, neden aldılarsa...

Çoğumuzun dilinde bu söz "Merhametten maraz doğar" deyip duranların sayısı aramızda çok fazla...

Zalimler, ve onların yol arkadaşları, neler söylettiler bize, neler der olduk  öyle bir birimize "söylenen sözün ucunun" nereye varacağını, nereye dokunacağını, kimleri inciteceğini, kimlerin canını acıtacağını kimleri üzeceğini bilmeden...

Ne demek "Merhametten maraz doğar" demek? 

Ahalisinin çoğunun Müslüman olan bir ülkede "nasıl dolaşır durur" bu söz, kim söyler, kim söylenmesini yayılmasını ister...

Neden ve niçin merhamet edenlerden olmayalım biz...

Bize hep merhametli olmalı insan denmedi mi, Müslüman bir kişi her daim ve herkese karşı merhametli olmalı diye öğretilmedi mi?

O zaman neden insanımız dilinde var bu söz, neden insan merhametsiz olmayı seçer? Kalbi olan, yüreği olan, kuş sesleri dinleyen bir kişi nasıl diyebilir bunu "Merhametten maraz doğar" şeklinde...

İnsana uygun olmayan, Müslüman vasfı olmayan, bu sözler kimden miras kaldı bize?  Hayatları birer merhamet pınarı olan ecdadımız, dedelerimiz, ninelerimiz, neden böyle sözler etsinler? Ettiklerine inana var mı? Böyle düşünmek onlara yapılan bühtan olmaz mı? Köy odalarında, sonra evlerinde "misafirsiz yemek yemeyen" inancın sahipleri neden öyle kirli ve karanlık sözler bıraksınlar bize?

Yoksa bizim kalbimizi ruhumuzu, vicdanımızı boşaltmak isteyen Emperyalistlerin önümüze bıraktıkları bir zehir olmasın? İnsanı insan yanlarımızı azaltan, ışığımızı söndüren...

Öyle bile olsa, neden düşünmez insan, Müslüman neden düşünmez "bu sözün" bize, bu topraklara, bu toprağın insanına ait olmadığını? 

Çok kıydık bir birimize, kardeşlerimize yakınlarımıza, sonra insanlara yolda kalmışlara, çaresiz kalmışlara  ihtiyaç sahiplerine, bize muhtaç hale düşmüşlere çok kıydık...

Gönlümüz katılaştı...

Yüzümüz katılaştı...

Kalbimiz katılaştı...

Ve acımaz olduk bir birimize, yakınlarımıza dost bildiklerimize acımaz olduk, merhamet etmez olduk...

Öyle ki, annelerine babalarına ışık olmayan, el ayak olmaya, onları sofrasında çok gören kişiler ile dolu  güvenlikli siteler...

Neden aklımızda tutmuyoruz, kutsal metinlerin hep merhametten söz ettiğini? Sonra Peygamberlerin her sözünün merhamet olduğunu, ve hayatlarının hep merhamet olduğunu? Bunları neden hatırlamak, bilmek  istemez insan? Kendimize böyle sorularımız olmasın mı?

İnsanları iyiliğe çağırmak, insanları aydınlığa çağırmak, insanları Allah'a çağırmanın adı merhamet değil midir? Aşktan söz etmek "ben merhamet sahibiyim" demek değil midir?

Kim, kimler getirip koydular hayatımıza bu sözleri, neden itibar görüyor bir insanın gönlünde? Bu insanın kendine karşı işlediği bir ayıp değil midir?

Ülkenin bunca derdi varken, sokaklar  kavgaya boğulmuşken "sen nelerden" söz ediyorsun diyen varsa "derim ki" merhameti çekilmiş bir kişi ile konuşulacak başka bir şey olmasa gerek...

Merhametli olmak durumundayız...

Önce kendimize, sonra yakınlarımıza ve başka insanlara...

Ağaçlara karşı, kuşlara karşı, sokaklara karşı merhametli olmak durumundayız...

Kalbimiz aydınlık olsun istiyorsak merhamet sahibi olmak durumundayız...

Savaşlara hayır diyorsak, barış diyorsak, herkesin yiyecek ekmeği olmalı, içecek suyu olmalı diyorsak, merhamet hep gündemimizde olmalı...

Kimsesizlerin yanında olmanın adıdır merhamet...

Veya yaşlı bir kişiyi "yolun bir tarafından öteki tarafına geçirmenin adıdır" merhamet...

Karanlıkta kalanlara ışık tutmanın adı ya da...

Zalimlere yenik düşenlerden olmayalım...

Biz her daim Merhamet taşıyan insanları olalım bu şehirlerin...

Yoksa daha çok söz sahibi olacaklar kalbi karanlıklar...