Yeter ki sen duymasını bil, yeter ki sen “Ben seni dinleyeceğim” demeye hazır ol… Tanrı insanın anlayacağı sade bir dille konuşur ve her daim konuşmaya devam ediyor, yeter ki dinlemeye hazırla kendini…

Yüzünü dağlara dön kimi zaman, vahyin inmeye devam ettiğini göreceksin… Kuşlara kulak ver, denizlerin dalgalarının çıkardığı sese kulak ver, anlayacaksın vahyin devam ettiğini, kalbinde azıcık ışık varsa…

Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hangi ülke de hangi kıta da yaşarsanız yaşayın, hatta hangi dine mensup olursanız olun, ister fakir ister yoksul, ister zalim, ister alın teri ile kazanan, ister çalıp çırpan olun, Tanrı her bir insana “sade ve anlaşılır bir dille” konuşur kendini dinleyenlere…

Elbette kendini dinlemek istemeyenlere de konuşur, onlar dinlemek istemeseler de… Tanrıyı dinlemek istemeyenler, aslında bilirler sonunda yine Onun dediğinin olacağını, ama dinlemezler yine de Tanrıyı…

İşte onlar dünyanın nimetlerine, çıkarlarına kendilerine yenik düşenlerdir, yine kendilerini put haline getiren…

Kısadan dersek diyeceğimizi…

Tanrıya kulak vermeyenlerdir yeryüzünü fesada sokanlar, insanı değersiz kılanlar, bir kısım insanı yerinden yurdundan bağından bahçesinden edenler, bir kısım insanı köle sananlar veya kendilerine mahkûm edenler…

Yeryüzünün her yerinde annesinden çıplak doğarlar çocuklar ve bütün çocukları meleklerden bir melek biliriz biz, nerde doğarsa doğsunlar, kimin çocuğu olursa olsunlar…

Bugün dünyayı çocuklara “en azından Afrikalı Asyalı Orta doğulu çocuklara” yaşanmaz kılanlar, Tanrıyı dinlemek, Onun ne dediğine kulak asmayanlar, hatta kendilerini Tanrı sananlardır…

Oysa Tanrı konuşmaya devam etmek de, zalimlerden olmayın, zalimlerin yeri cehennemdir, diye…

Ve biz o alçakların tezgâhlarına ip olanlara alkış tutanlar olduk, çoğu zaman… 

Bir kent gözlerinizin önünde yok olmak da, dağlar taşlar ormanlar yok olmak da, denizler yok olmak da, bir asır sonra gelecek insanların hakları şimdiden yağmalanmakta kimi efendiler tarafından... Ve pek çoğunuz o efendilerin kutsamak da, Tanrı yerini onların sözüne itibar etmektesiniz…

Belki de bana soruyorsunuz kendinizce, neden Allah lafzı yerine Tanrı diyorsun diye? 

Cevap mı?

Pek çoğunuzun Tanrı edindiklerinizi hatırlatmak adına işte “Tanrı onlar değil” Tanrı sizi yoktan yediren içiren, size ünsiyet kazandıran, işgal edilen dağları denizleri bütün insanlara eşit şekilde sunandır…

Allah’ın insanlara aynı eşitlikte sunduğu dağları taşları ormanları denizleri şehirleri “hayır buralar bizim” diye ortalığı toz duman edenlerin Tanrı olmadıklarını hatırlatmak muradımız…

Sözün izzetini korumak gerek… İnsanın hakkını, şehrin hakkını dağların denizlerin hakkını korumak gerek…

Selam ile kalınız efendim… Yalandan uzak iyilik içinde bir hayat dilerim…