Pek çoğumuz Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”nın 2019 yılı sonuçlarından haberdarız. Bu araştırma Türkiye’deki siyasi eğilimlerin değişimlerini ortaya koyuyor.
          Ele almak istediğim, bu araştırmaya göre Türkiye’nin sorunları. Halkımız şu an ülkemizin en büyük sorununun “ekonomi” olduğunu görüyor. İkinci sırada “terör”, devamında “FETÖ” ve “hak ve özgürlükler” olarak sıralanıyor. Araştırmada “yargının siyasallaşması” da bariz bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
          Elbette en birinci sorunumuz, her ne kadar yapay gündemlerle üzeri örtülmek istense de ekonomi. Türkiye işsizliğin, yoksulluğun, geçim sıkıntısının, enflasyonun, ardı ardına yağan zamların ve bunlardan kaynaklanan sosyal patlamaların içinde yuvarlanıp duruyor. Bu sıkıntılarla boğuşan halkımız sosyo-politik sorunların cenderesinde sıkışıp adeta nefes alamaz duruma düştü.
          Terörün çeşitleri pek çoktur:  Sadece silahlı terör olarak düşünmemeliyiz. Bunlardan bir tanesi de milletimizi kuşatmaya çalışan bir terör sarmalı var ki, perde gerisinde pervasız,, insafsız, zalim “gıda terörü ve teröristleri” var.
          Bir zamanlar Türkiye’miz dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydi. Artık o yıllar çok geride kaldı, mazi oldu. Patates, soğan, nohut, mercimek…ithal ettiğimize göre tarımımız “rahmet-i rahmana” kavuşmak üzere demektir. Yine de bir nebze olsun bizi umutlandıran sebze ve meyve ihracatı yapıyor olmamız. Bu ihracatımızı da çoğunlukla Rusya, Ukrayna ve çevresindeki ülkelere yapıyoruz.
          Bu ülkelere son zamanlarda gönderdiğimiz sebze ve meyveler “haşere var, zehir var” diye gönderildi. Bu sebze ve meyvelerin ülkenin her tarafındaki marketlere “Türk milleti nasılsa yer” düşüncesiyle dağıtılmasına göz yumulması da bir terör, bunları yapan da terörist değil mi?
          İş yapıyoruz diye halka zehirli sebze ve meyve satanlara yasalara rağmen hiçbir yaptırım uygulanmaması ne kadar manidar. Göstermelik  kısmi cezalarla işin hafife alınması da düşündürücü. Bu cezalandırma da Tarım Bakanlığı tarafından geleneksel hale getirilen “ifşa” etme şeklinde gerçekleşiyor. Halkın sağlığını hiçe sayan bu teröristler için bu yaptırımın hiçbir caydırıcılık özelliği yok. Oysa cezalar bugüne göre daha ağır olmalı. Bu hıyanet içerisinde bulunanların ruhsatları iptal edilmeli, iş yerleri kapatılmalı. Eğer yasalarımızda bir eksiklik varsa, gerekli yasalar derhal çıkarılmalıdır.
          Vergi ve zamlar söz konusu olunca her türlü yasa ve yönetmeliği anında çıkaran hükümetimiz halkın sağlığını ilgilendiren bu hayati konuda neden ağır davranıyor?  Daha fazla gecikmeden gerekenler yapılmalı, akıllara herhangi bir sorunun takılmasına sebebiyet verilmemelidir. Bu hayati mesele gecikmeyi, ihmali ve göz yummayı kaldıramayacak kadar ciddiyet taşımaktadır.
          Sorun en kısa sürede çözülmezse sorumuz; neden acaba?