Tüm dünyada hayat durma noktasına geldi. Gündelik yaşamımız monotonlaştı, her şeyin tadı kaçtı. Dünya ve tüm insanlık korona adlı bir virüs tarafından esir edildi. Başlangıçta önemsenmedi, hafife alındı; gözle görünemeyen bu biyolojik yaratık insanlığı büyük korku ve paniğe sevk etti. Öyle ki, en etkili savaş silahları bile bu virüs karşısında biçare! Ne atom bombası, ne en gelişmiş füzeler, ne hidrojen bombası, ne diğer kimyasal ve konvansiyonel silahlar –insanı ve insanlığı öldürüyor ama- bu virüse karşı hiçbir etki yapamıyor. Bu silahları üretenler yaşanmakta olan bu dramatik durumdan bir ders çıkarmalı, çalışmalarını insanın ve insanlığın yararına olan bilimsel çalışmalara vermelidirler.
          Hayatın akışı içerisinde yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal olaylar evreleri ortaya çıkarırlar. Mesela; tarihte Orta Asya’da yaşanan kuraklık ve bunun doğurduğu kıtlık sonucunda “Büyük Göç” yaşanmış, böylece Atayurt’tan Anayurt’a ve Avrupa’ya atalarımız göçmüştü. Bu tarihi olaydan sonra yerleşilen coğrafyalarda yeni bir kültürle kaynaşılmış, sosyal yapıda kültürel ve sosyolojik değişiklikler meydana gelmiştir. Göçebe hayattan yerleşik hayata geçiş, sonrasında tarihi evrelerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Tıpkı Avrupa’da yaşanan “Reform ve Rönesans” hareketleri gibi, İstanbul’un Fethi gibi…  Dileyelim ki, bu virüs vakası da  “Kovit 19 öncesi ve sonrası dünya” diye bilim tarihine bir evre olarak geçsin. Tabii, dünyayı yönetenlerin bu olaydan çıkaracağı dersle yapacağı olumlu, bilimsel ve insanlık yararına olacak çalışmalara bağlı.
          Bu virüs vakasında çaresiz kalan ülkeler, çare için bilimsel çalışmalara gece demeden gündüz demeden başlamış, bunun yanı sıra ekonomik önlemleri de devreye sokmuşlardır. Mesela; ABD 850 milyar dolar, Almanya 650 milyar euro, İspanya 350 milyar euro, İtalya 250 milyar euro gibi meblağlarla duran ekonomiye destek paketlerini açıklamışlar ve üreten sektörlerin zarar görmelerini minimuma indirmenin önlemlerini almışladır.
           Bizde de “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adlı 100 milyar TL’lik bir ekonomik önlem paketi açıklandı. Ne var ki bu paket işyerini kapatan, işini kaybeden, evine ekmek getirmekte zorlanan dar gelirlileri memnun etmedi. Bayram ikramiyelerinin ödenmesinin Mayıs’tan Nisan ayına alınması Mayıs ayında idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı’na boynu bükük girileceğinin tescilidir. Bunu bir sosyal yardım olarak değerlendirmek mümkün değildir. Beklentiler; elektrik fatura, doğalgaz, su faturaları borçlarının üç ay ötelenmesi değil devletçe karşılanması; kredi kartı ve kredi borçlarına yapılandırma getirilmesi, asgari ücretin vergi dışı bırakılması gibi tedbirlerdi. Gün itibariyle 68 ülkeye uçuşların zorunlu durdurulması uçak seyahatlerinden alınan yüzde 18 verginin yüzde 1’e indirilmesi uçakla seyahat etme imkanı olmayan dar gelirliye bir nimet değildir. Turizm sektörünün durduğu bir süreçte “konaklama vergisi”nin kaldırılması da manidardır. Elbette işletmelerin, sanayicilerin… çalışanı çıkarmamak şartıyla desteklenmesi sosyal devletin gereğidir. Yaşamakta olduğumuz virüs belasını en az maddi ve manevi kayıpla atlatmamız devletimizin alacağı reel önlemlerle mümkün olacaktır.
          Devletin görevleri yanında vatandaş olarak bize düşen vazifeler de vardır. Bunların başında yapılan uyarılara uyup mecbur olmadıkça sokağa çıkmamak, temizlik kurallarına riayet etmek, temastan kaçınmak gibi önlemler gelmektedir. Her şeyden önce bu kurallara uymak için kafalara yerleşmiş virüslerden kurtulmak lazım. 1986 yılında Challenger uzay mekiğini kalkıştan hemen sonra binlerce kilometre uzaklıktan vidalarını gevşeterek düşüren sözde şeyhlere itibar etmemeli, artık kafaları safsata hurafelerden arındırmalı. Böylesi manevi gücü olduğuna inanılan bu din tacirleri güçleri yetiyorsa bir üfürükle korona virüsünü yok etsinler de görelim! Bilime ve bilimin gücüne inanalım. Unutmayalım ki yüce dinimiz, bilime öncelik ve değer veren bir dindir.