Bir önceki yazımın devamına başlayalım.Nerde kalmıştık,

1. “Tamam hadi aç o zaman ağzını”

“1. sınıfa başladı ya, çok yoruluyor zavallı” diye düşünüp yemeğini siz yedirmeye kalkmayın. Bu, ona yapacağınız en büyük kötülüktür. Unutmayın, 1. sınıf sadece okuma-yazma öğrenilen basamak değildir. Sorumluluk alma, kendi eyleminden mesul olma, yaptığının arkasında durma, hatasını fark edip düzeltme vb. davranışların da kazandırıldığı ya da pekiştirildiği aşamadır. Onun sorumluluğunu siz yerine getirirseniz, bu sürece büyük bir darbe indirmiş olursunuz.

2. Melike çok sıktık bunu sıkmayalım,
“… bunu biraz daha serbest bırakalım diyoruz.” 1. sınıfa ikinci çocuğunu veren aileler pek çok açıdan şanslı sayılır ama talihsiz oldukları bir yön varsa o da budur ve maalesef bu talihsizliği kendileri yaratır.İlk çocuğa çok baskı kurup ikinci çocuğu çok serbest bırakmak en büyük hatadır.Hele de küçük çocuğumuza ablan senin yaşındayken şöyleydi böyleydi derseniz ablaya karşı antipadi beslemesini sağlarsınız.

3. “Ay ağlayınca dayanamıyorum, ne yapayım”

Dayanacaksınız, bunun başka açıklaması yok. 1. sınıf hem öğrenci hem de ebeveyn açısından zorludur. Ama hem sizi hem de çocuğunuzu sonraki yıllarda rahat ettirecek davranışların yerleşmesi için kararlılığınızı korumanız, ödün vermemeniz gerekiyor. Aksi takdirde, çocuğunuzun sizin zayıf yanınızı kullanmasına izin vermiş olursunuz.

4. “Ağzından kerpetenle laf alıyoruz”

Dert etmeyin, olabilir. Eğer bebekliğinden itibaren sağlıklı bir iletişim kurmuşsanız ve kurduğunuz bu iletişime güveniyorsanız, ortada sizi ya da çocuğunuzu sıkıntıya sokacak bir durum yok demektir. Anlatmaması, şu durumlardan birisine işaret olabilir: 1- Karşılaştığı sorunları kendisi çözebiliyor, size ihtiyaç duymuyor olabilir, 2- Karşılaştığı sorunları öğretmeniyle işbirliği içinde çözüyor olabilir (gün içinde yaşanan sorun, en iyi “o an” çözülür, bu da öğretmenin elinde), 3- Özellikle okula alıştıktan sonra gün içinde yaşadıklarını anlatmaya değer bulmuyor olabilir (rutine bindiği için sıradanlaşıyor çünkü) 4- Daha önce anlatıyorduysa ve sonraki haftalarda anlatmamaya başladıysa, sizin onu dinleme şeklinizden hoşnut olmayabilir (Öyle ya, kim marul yıkama ya da ütü yapma eşliğinde dinlenmek ister ki? Göz temasını ciddiye alın lütfen!) Elbette bunların dışında da durumlar söz konusu olabilir. Bunlar bizim aklımıza gelenler.

5. “Anne, biraz daha oturayım, lütfen”

Taviz vermemeniz gereken konulardan birisi de uyku saati. Çocuğunuzun uykusunu almış bir şekilde okula gelmesi, hem çocuğunuz hem de öğretmen açısından çok önemli. Gün içinde sınıfta uyuklayan öğrenci öğretmeni çileden çıkarıyor, şüpheniz olmasın.

Bir de çocuğunuzun oflaya puflaya değil de gönül rahatlığıyla yatağına gidebilmesi için, uyumak zorunda olmayan kişilerin, uyuyan kişiye -yani çocuğunuza- cazip gelecek şeyler yapmaması -TV izlemek gibi- onun uyku sürecini hızlandırır. Bir de yatış saatini aile içinde küçük bir toplantıyla belirleyebilirsiniz. İlle de saat 20.00’da yatakta olunacak diye bir kural yok. Çocuğunuzun da katıldığı ve fikir beyan ettiği bir toplantıda karar alıp bu kararın uygulaması konusunda sorumluluğu çocuğunuzla da paylaşabilirsiniz. Bazı durumlarda çocuğunuz adına karar almanız gerekebilir, ama bu onlardan biri değil.

Devamı yarın……..