Röportaj: Alev Uzunbaş

İhalede istenen 20 adet tavayı piyasadan yüksek meblağlara almak yerine kendisi imal eden Mahmut Canbaz, Adana’da Endüstriyel Mutfak Ekipmanlarını önce merdiven altında, ardından atölye bazında üretmeye başlarken, bugün Alanya Sanayi Sitesi’nde seri üretime geçmeyi başarmış ender isimlerden birisi.

Aytim Endüstriyel Mutfak Ekipmanları firmasının sahibi Mahmut Canbaz, Gerçek Alanya Gazetesi’ne Adana’daki atölyeyi Alanya’ya neden ve nasıl taşıdığını, hedeflerini, üretime nasıl başladığını, başarısının sırrını, batışlarını, çıkışlarını, ekonomik krizi ve Alanya’da müteşebbis ruhunun neden gelişmediğini anlattı.

-Yaptığınız işi ve ürün çeşitlerinizi bize anlatır mısınız?

Endüstriyel mutfak ekipmanları üretimini yapıyorum.  İşletmemize muhtelif ebat ve kalınlıkta paslanmaz çelik girer. Biz endüstriyel mufakçıyız. Biz bu levhayı işler otel, restaurant, ve pastane gibi yerlerin mutfaklarını yaparız. Lokanta ocakları imalat ve satış, kuzineler, pasta fırınları, börek fırınları, pizza fırınları, pide fırınları, pizza teşhir ve dinlendirme üniteleri, pişirme ekipmanları, snack serisi, sıcak servis ve self servis bankoları, hareketli ayıklama tezgâhı, çalışma tezgahı, sebze yıkama tezgâhı, sıyırma hunili bulaşık alma, tepsi otomatı, erzak taşıma arabası, bulaşık toplama arabası, kazan taşıma arabası, alt tablalı tezgâh çeşitleri, kazan yıkama tezgâhı, istif rafı, et kütüğü, döner ocakları, yardımcı ekipmanlar, tabak arabası, servis arabaları, duvar rafları, duvar dolapları, et askı arabası, tepsi arabası, çöp arabası, salad bar, vitrin tipi, tezgâh tipi ve depo tipi buzdolapları, dondurma teşhir reyonu, pasta dolabı ve teşhir arabası, garson bankosu, elektrikli ve LPG'li Çay ocakları, ızgaralar, tost makineleri, sosis haşlama makineleri, köfte hamburger kızartma makineleri, gözleme ocağı, börek ısıtıcıları, salamander çeşitleri, davlumbaz çeşitleri imalatını yapıyoruz.

-Özel siparişler de yapıyor musunuz?

Biz seri imalatları 100 adet bazında yapıyoruz. Bunun yanı sıra tabi ki özel siparişler, özel ürünler de isteniyor. Onları da yapıyoruz.

-Adana’daki atölyeyi Alanya’ya neden taşıdınız?

Sektöre girişim 1987 yılında Adana’da oldu. Merdiven altı imalattan atölyeye oradan fabrikaya geçiş yaptık. Satış noktamız ayrı, imalat bölümü ayrıydı. Adana’da imalat yaparken, Alanya’dan da bir çok müşteri grubu vardı. Alanya’da böyle bir sektörün burada hiç olmadığını gördüm. İmalatçı olarak hiç olmaması bende bir cazibe oluşturdu. Yaklaşık 3-4 yıl Alanya için araştırmalar yaptım.  Bir yer arayışı içerisine girdim. Nihayet Cikcikli’de çok atıl bir vaziyette olan bir yer buldum. Çok rezil bir yerdi.  Adana’dan ekibi getirdim. Araç gereçlerimizi getirdim. Oradaki imalatıma dokunmadım. Yaklaşık 6 ay sonra buradaki potansiyelin oradan daha güzel olduğuna, buradaki yaşamın oradan daha iyi olduğuna karar verdim. Oradaki işletmemi devrettim. Komple buraya yerleştim. Önce şube oluşturdum Alanya’ya sonra şirketimizin merkezi oldu. 

Tabiri caizse Adana’da da çok doğum yapan bir firma oldum. 7-8 doğum yaptım. (Gülüyor) Bir anneden nasıl bir evlat doğuyorsa, bir işletmeden de farklı işletmeler doğuyor. Bunun adı doğumdur. Burada da yaptım doğum. Bazı evlatlar hayırlı oluyor, bazıları hayırsız. (Gülüyor) Ahımı alanlar, ihanet edenler 3-4 yıl sonra yerle yeksan oluyor ki, bunların canlı örnekleri var. Fakat sevgimi, sempatimi kazananlarda var. 

-Aytim Endüstriyel Mutfak firması olarak hedefiniz nedir?

Çevre yolunda 5 ay önce açmış olduğumuz showroma ağırlık vermek istiyoruz. Bir fabrika kurmak istiyoruz kısmet olursa. Yaklaşık 3 dönüm bir arazi üzerine oturmuş, uygun bir bölgede uygun bir arazi arıyoruz. Komplike bir tesis yani. Toplu olarak bir yerde imalat ve stoklamayı oluşturup üretimi bu şekilde gerçekleştirmek istiyoruz.

-Kriz mutfaktan anlaşılır, herkes küçülürken siz fabrika kurmayı hedefliyorsunuz.

Çok doğru her şeyin başı sayılırız biz. Çünkü, mutfak olmasa en mükemmel bir otel bile bir hiçtir. En mükemmel bir restoran bile bir hiçtir. Motorsuz bir araba gibidir. Araba güzeldir ama marşı basmaz, hareket etmezse bir işe yarar mı?. Şimdi bu kadar restoran açılıyor, insanlar arayış içerisindeler. Emekli tazminatıyla ya da bölgesindeki mal varlıklarını paraya çevirerek Alanya ve Alanya gibi turizm merkezlerine yerleşip ticaret yaparak hayatlarını sürdürmek istiyorlar.  Bu insanlarda bizim gibi firmaların müşterisi oluyor. Bir süre sonra başarılı olamıyorlar. Çok üzücü bir durum. Devretme gibi durumlarla karşılaşıyorlar. Bırakıp kaçabiliyorlar. 

-Bu tür olaylarla çok karşılaşıyor musunuz?

Bir sezonda üç işletmeci değiştiren mekanlar oluyor. Maalesef oluyor. Atıyorum, birisi Erzurum Cağ Kebabı yapacağım diyor ama bir süre sonra başarılı olamıyor. Ya devretmek zorunda oluyor, ya da bırakıp kaçmak zorunda kalıyorlar. Aynı yere bu kez Adana Kebabı yapacağım diye geliyorlar. O da başarılı olamıyor. Yerine çiğ köfte yaparım diyen geliyor. Maalesef herkes bir umutla geliyor ama başarılı olamıyorlar. Başarılı olanlar çok az.

-Peki insanları yanıltan ne oluyor burada?

Olay şu; buraya senelik izini aldığında veya tatile geldiğinde Alanya’daki o yüksek potansiyeli görüyor. Tabiki memleketinde göremediği bir hareket ve potansiyelle karşılaşıyor. İnsanlara bunlar cazip geliyor. “Ben gelirsem, bu insanalrın şu kadarı benim müşterim olursa” diyor. Bir hayalle geliyor, milli piyangodan bana büyük bir ikramiye çıkarsa gibi bir hayal bu. Tabi bana göre öyle.  Alanya’da kiralarda çok yüksek. Alanya’da hiçbir sektör 12 ay asla iş yapamaz. Belki fırıncı iş yapar. O da yazın 10 bin adet ekmek yapıyorsa kışın 2 bin adet ekmeğe düşüyor. Alanya çok aldatan bir şehir. Herkes yazını görüyor, kışını görmüyor. Kışın Alanya’da para yok. Kışın ölü bir şehir haline geliyor. 

-Alanya’da daha çok al-sat anlayışı ile yapılan bir ticaret anlayışı var. Müteşebbis ruhu oluşturulamaz mı?

Kesinlikle size katılıyorum. Burada üretim yok. Şu anda Alanya’da imalat yapan 5 tane ciddi firma varsa birisi Aytim Endüstriyel Mutfak Ekipmanları firmasıdır. 3-5 bin yataklı oteller var. Ama bir tane bacasından duman çıkan bir fabrika yok. Olabileceğini de hiç zannetmiyorum. Çünkü, bende aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Eleman sıkıntısı yaşıyorum. Neden, imalatta çalışacak eleman yok. Eğer çocuğun okumuyorsa, ya da sen okutamıyorsan bir meslek öğrenmesi için gönder bana diyorum. Altın bileziği koluna takalım diyorum. “Yok benim oğlan bulaşıkçı olacak. Ondan sonra usta, sonra komi olacak. Bir yabancı bayanla gönül ilişkisi kuracak. Onunla yurtdışına gidecek, onunla yurtdışına yerleşecek. Mercedesle bizi ziyarete gelecek” diyorlar. Hani elinde radyosu, şapkasında tüyü olur ya, bir dönemin Almanya’sındaki  Türkler gibi. Böyle düşünüyorlar. Yazın zaten vasıfsız, eleman kalmıyor. Çünkü, herkes otelin bir yerinde işbaşı yapıyor. Ama kışın hepsi kapandığı için o çocuklar açıkta kalıyor. O insan bir yerde ancak 4-5 ay çalışır. Sonra bırakır gider. Fabrikaya 12 ay çalışacak insan lazım. Burada o insan potansiyeli yok. Yazın lay lay lom, turist kızların içerisinde, geceden sonra diskoya götürürüm diye düşünüyorlar. 12 Ay çalışmayı düşünenlerde var tabi, ama bir elin parmağı kadar az.

-Başarının sırrı nedir. Siz neye bağlıyorsunuz?

Başarılı olarak kendinizi görmek istiyorsanız öncelikle verdiğiniz sözü tutmanız gerekiyor. Yapılan işlerin arkasında durmak, verilen sözlerin yerine getirilmesi, müşterilerle iyi ilişkiler kurmak, şunu söyleyeyim, bizimle bir kez çalışan ama küçük, ama büyük çapta, mümkün değil bir başka işletmeye gitmesi. Çünkü biz o insanı sözümüzle, kalite anlayışımız ile bir başka yere gitmeye gerek bırakmıyoruz. Bizim pazarlama diye bir birimimiz, kolumuz yok. Bizim pazarlamacılarımız müşterilerimizdir. Bizi en güzel pazarlayan müşteridir. Memnun kalan müşteri birden fazla müşteri gönderir. O müşteride başkasını gönderir. Yani aynı bir göle atılan taş gibi düşünün. Halkalar, halkalar, halkalar.

-Bu işe başlarken sermayeniz var mıydı?

Hiç yoktu. Bir devlet ihalesi olduğunu duydum bir dosttan. Meğer daha önce tasarlanmış bir ihaleymiş. Üç teklif varmış. Adana’da bir hastane mutfağı ihalesiydi. Bende teklifimi hazırladım. Yani duygusal bir anlaşma yapılmış ama ben ekstradan girince o duygusallık bozuldu. (Gülüyor) Hazır ürünler ihalesiydi. Hazır tava, kepçe gibi hazır ürünlerdi. Her şeyi temin ettim. Bir tek tava kaldı. 20 Adet tavayı bulmam gerekiyordu. Benden çok ciddi rakamlar talep ettiler. Bende bu Allah yapımı değil, kul yapımı diye bu işe girdim . Hammaddesi nasıl alınıyor, nasıl yapılıyor diye araştırdım. Hammaddeyi aldım, kestirdim, büktürdüm, tavayı yaptım. Hem de çok uygun fiyata yaptırmıştım. İdareye teslim ettim. Böyle olunca imalatçılık bana çok cazip geldi. Bir anda kendimi imalat sevdasına kaptırdım. Düz plaka olarak aldım, yemek tavası olarak çıkardım. İşi teslim ettim, ödememi aldım. Borçlarımı kapattım. Biraz para kaldı. Onunla da imalatçılığa soyunmaya karar verdim. Önce merdiven altı imalatına başladım. Yetmeyince bir büyüğüne, yine yetmeyince daha büyüğüne geçiş yaptım. Ve bugün ki, AYTİM doğmuş oldu. İmalat yapmak ayrı bir keyiftir, ayrı bir tatdır. Ben imalattan çok haz alan biriyim. Al-sat yapmaktan keyif almıyorum. Yoktan var etmek Allah’a mahsustur. Biz paslanmaz levhayı alıyoruz, bir hammadde alıyorsun, ondan ürün çıkarıyorsun. Üretim yapmaya aşığım. Üretime aşık olmazsanız bu yapılacak bir iş değildir. 

5.jpg

-Bu günde fabrika kuracak aşamaya geldiniz.

Bir fabrika değil, fabrikalarım olabilirdi. İyi niyetimden, güvenimden beni çok defa alabora ettiler. Bir kere değil bir çok defa alabora oldum. 

-Ticarette iyi niyetin kurbanını olmamak için ne yapmalı?

Bir defa dostlukla ticareti kesinlikle ayırmak lazım. Ve kural koymak lazım. Katı kural koymak lazım, prensipli olmak lazım.

-Yapabildiniz mi?

Yok. Çünkü, temelimde yok benim. Kuralların birini uyguluyorsam, diğerini uygulamıyorum. Ben çalışanlarıma  teri kurumadan mutabakata vardığımız ücretini öderim. Ben onları çalışan gibi görmem, ailem olarak görürüm. Her çalışanda benim alacağım vardır, hiç birine borcum yoktur. İyi niyetli olmak bazen çok zararlar getiriyor olsa da bazen iyi niyetli olmanın ödüllerini alıyorum.

-Ne gibi mesela?

Bazen öldüm, bittim sıkıntısını hisseder noktaya geldiğimde, tamam artık gideceğim nokta belli değil dediğim zamanlarda, kabullenme aşamasına geldiğimde olmadık bir iş oluyor, bir iş çıkıyor, o sıkıntılarımı bertaraf ediyor. Ben bunu hep iyi niyetli oluşuma bağlıyorum. Dürüst ve iyi niyetli oluşuma bağladım. Tabii yine Allah’ın taktiridir elbette. Ama ben hep iyi niyetli oluşuma bağladım. Birkaç defa direkten dönmelerim oldu.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ticarette, normal yaşamda da dürüstlük ve iyi niyet ön planda olması gerekir. Söz çok önemlidir. Alacak işinde de verecek işinde de. Benim hayat felsefem şudur; Antepliler’in yöresel şive ile kullandıkları “Aha geldik, aha gidiyrik” derler. Bu benim için çok önemli bir terimdir. Kısaca yorumu, doğduk ve öldüktür. Yani doğmak ve ölmek arasında o çok uzun sandığımız hayat aslında çok kısa, onu güzel yaşamak lazım, dürüst yaşamak lazım. Her insanın bir dairesi vardır. Daire derken çember, çizgi, oynayacağı, yaşayacağı bir daireden söz ediyorum. Onun dışına çıkmamak lazım. Ama içinde oynamak lazım. Her türlü oynak lazım. Ama imkanların el verdiği ölçüde oynamak lazım. Maddi ve maneviyatın verdiği ölçüde yaşamak lazım. Yani mal-mülk sahibi olacağım diye yaşamı da ihmal etmemek lazım. Yaşam Allah’ın insanlara vermiş olduğu çok büyük bir bağış, büyük bir lütuftur. Bunu güzel değerlendirmek lazım. Çok dindar bir yapım yoktur. Ama Allah’ın koyduğu kurallara uyarım. Çok çalışmak lazım, çok da yiyip, içmek, eğlenmek, sevdiklerinize zaman ayırmak lazım. Yine Anteplilerin güzel bir tabiri vardır. “Eşşek gibi çalışır, at gibi yeriz” Biraz kaba bir tabir oluyor ama açılımı güzeldir.

 

Editör: TE Bilisim