Dışarıda bunaltıcı sıcak bir hava var,bayram havasından ziyade.Gözyaşlarım yağmur gibi içime aksa da,içim acıyor,içim yanıyor senin hasretinden...
Öyle yorgun,argın hissediyorum ki,günlerce uyusam,dinlensem geçer mi acaba diye,
geçiriyorum içimden.Bir taraftan da yaşam molasız bir yolculuktur, kaldığın yerden devam et diyorum kendime.Bu bayramda yalnız değiliz,Allah'a çok şükür...
Eşimiz dostumuz bizleri yalnız bırakmadı.Sağ olsunlar bizi sevindirip,şenlendirdiler.
Her ne kadar mutlu etseler de,annesiz geçen ilk bayramımız olduğu için,buruk bir sevinç vardı içimde ve yeri hiçbir şeyle dolmayan bir boşluk!

Anne boşluğu...

Keşke yanımızda sende olsaydın diye, iç geçiriyorum...
Eskisi gibi yine öpsem, sevsem, koklasam seni.Yokluğun her geçen gün biraz daha büyüyor,batan günle birlikte,hasretin dayanılmaz oluyor.Bazen alıp başımı gidiyorum, bağrıma taş basarak,nereye gideceğimi bilmeden...
Bazen de evinden beni yolcu ederken çektiğim, camdan bakan resmine bakıp,

Bayramın ilk günü senle bayramlaşmak için, ailece geldik senin daimi mekanın kara toprağına...
Uzayan otları yolduk. Okuduk, dua ettik anneme,babama, abime tüm tanıdıklarımıza, tanımadıklarımıza. Belki duyarsın diye konuşmaya başladım...
Önce adını yazdığım baş tahtanı sevdim sen diye.Haberler verdim sevin diye.
Dedim ki, " Anne Allah izin verirse Melikem üniversiteye gidecek doktor olacak bize bakacak" 
Buradan sonra o çok sevdiğin,hasret kaldığın evine gidip bakacağız,ne var,ne yok,sen rahat ol diye.Evini de merak etme,bizleri de.Hepimiz iyiyiz Allah'a çok şükür. "dedim ve kızımın yufka yüreği daha fazla dayanamadı."Hadi gidelim annecim" dedi ve koluma girdi,sessizce ayrıldık annemden;derin duygular arasında,mahzun,boynumuz bükük ve içimiz kan ağlayarak...

İşte geldik evimize...

Önce her zaman bir kanadı açık olan kapıya baktım,kapalı.
"Anne anne"diye seslendim,hiç kimsecikler yok!
Ne perdeyi aralayan,ne pencereyi açan yok!
Annem bir araba sesi duyunca camdan bakardı,gelen bizlerden biri mi diye.
Sevinç içinde gülen bakışını aradım,bulamayacağımı bile bile. Kızlarımla ben,girdik yas tutan evimize. Eşim çocukluğumun bahçesine gitti. Yıllardır tek tük meyve veren muşmula ağacı,bu sene muşmula ile  dolu.Yetişebildiğim dallara uzandım,topladım ,annemin canı için yedim, boğazımda kala kala...
Eski dut ağacının yerinde yeller esiyordu,bir taraftan da başka bir yerde yeni bir dut ağacı sürgünler veriyordu.Tıpkı bizler gibi...
Annem de evinde yok artık,onun yerine büyük olarak,biz çocukları geçtik.

Hatırlıyor musun anne?

Sediri olan küçük balkonumuza ne çok anılar sığdırmıştık.
Balkonumuza masayı kurup,hep birlikte yemenin zevkini,bir bahar şenliğinde yaşatırdın bize.
Çocukken büyük sandığım küçük bahçemiz de neler yoktu ki...
Kümesimiz de horozumuz,tavuklarımız vardı.Onlara yem verip izlemekten çok keyif alırdım.
Anında nasılda bitirirlerdi yemleri,şaşardım.Bazısı,diğerlerine hiç göz açtırmazdı,aç kalanı gözetirdim.Annem kızarak..." Yemleri ben onlara azar azar veriyorum,bir günde hepsini mi bitireceksin.Onlar aç gözlüdür,doymak bilmezler.Ne verirsen yerler.Yeter artık,yemi al da gel " derdi.Annem balkonda otururken tavukların yumurtlama sesini duyduğunda bana seslenirdi...
"Aynur tavuklar yumurtladı mı bak,varsa al da gel "derdi.Bende işimi gücümü bırakıp koşarak giderdim.Çocuksu bir hevesle avucumun arasına aldığım sıcacık yumurtayı sevmekten nasılda mutluluk duyardım.Bazen de yumurtlarken başlarında beklerdim,annem yine seslenirdi." Bekleme gel,sen varsın diye yumurtlamazlar " derdi de,anlamamazlıktan gelirdim.Bir keresinde, yaramaz horozun birinden çok korkmuştum.Bahçeye indirmezdi beni.Merdivenlerden koşarak değilde,adeta uçarak kovalar,ara kapıyı zor kapatırdım üzerine.Bense nefes nefese tekrar kapıyı aralar,gitmiş mi diye bakardım.O gittiği yerden son sürat gelirdi yine. Kardeşim çareyi en son horozu kestirmekte bulmuştu.

Anneme çocukken ellerin neden böyle kırışık,saçın neden beyaz diye sorardım.
Annem de " Sen de benim yaşıma gelince,senin de olunca,anlarsın o zaman nedenini " derdi de,güler geçerdim. Ben o zaman yaşlılığı saçlara ak düşmesi,ellerin kırışması,bilirdim.
Oysa bundan daha çok şeyi göze almakmış meğer.Zamanı gelince sevdiklerini bir bir sonsuza kadar kaybetmeyi kabullenip,alışmaya çalışmakmış.
Dahası var...
Umudun tükenişi,kaybolan hayaller,düş kırıklıkları,yaşama sevincinin azalması,ileriye değil, geriye dönüp bakmak,saygınlık görse de sevilmemek gibi...

Ah annem ahh...

Hasretinin ayazında seni andıkça,senden eser kalan unutulmaz hatıralar gözümde nasılda canlandı,özlem sardı dört bir yanımı...

Evde kızımla birlikte ne aradığımızı bilmeden,dolaşıyoruz,annemden izler arayarak.
Boş hayaller kol geziyor,boş odalarda...Kızım annemin duvarda asılı takvimini görüyor,öldüğü günün tarihini açık tutuyor,ölümsüzleştiriyor sonsuza değin...

Eski bayramlar,senle birlikte yaşadığımız en güzel yıllarımız geliyor gözlerimin önüne de,sen gelmiyorsun bir türlü.Canlanan nice hatıralara çocukluk sevincim bir şelale gibi coşarken, yokluğunu düşündükçe birden durgunlaşıp mahzun oluyorum.

Artık güzellikler mi kaybolmuştu,yoksa ben mi güzel göremiyordum.
Büyüdükçe insan yaşamında ne çok şey değişiyor.
Gitgide kalmıyor,yaşamın tadı tuzu.
Nerede o eski bayramlar,eski sevinçler?
Hep hüzünlerle mi geçiyor,ömürlerin son demi?
Sen yokken annem,ne çok şey değişiverdi hayatımda...

Senden sonra Canım Annem,senden sonra...
Senden ayrılalı tam kırkbir gün oldu...
Her şey bir varmış bir yokmuş gibi hikaye oldu…………

Buruk geçen bayramda herkese iyi bayramlar……………….