Son yıllarda şehirleşmenin artması, liberal ekonominin hayata geçmesi, markalarla tanışmamızla ve kredi kartları ile daha haşır neşir olmamızla birlikte daha fazla kazanıp daha fazla tüketmek için bir yarışa girdik.

Evin babası çalışıp evi besler iken, artık evdeki bütün bireyler çalışır hale geldi.

Çünkü ihtiyaçlarımız öyle arttı ki, ne kazanırsak kazanalım yetmez oldu.

Bir koşuşturmanın içinde kimse kimseyi görmez hale geldi.

Toplum içinde, aile içinde paylaşılmalarımız giderek azaldı.

Herkes bir yerlere savruldu.

İşyerlerimizde çok zaman geçirir olduk. Orada yeni dostlar edindik, onlarla paylaştık hayatımızı. Sosyal siteler hayatımızın yalnızlığını alır oldu.

Tanımadığımız, bir çay bile içmediğimiz insanlarla arkadaş olduk.

Onlarla kırk yıldır dost gibi bütün özellerimizi paylaşır olduk.

Hiç düşünmeden aklımıza geleni orda söyler olduk.

Kavgalarımızı orda yapar hale geldik.

Bize sunulan yeni şeylerin peşine düştük. Onları satın almak için daha çok borçlandık. Aldıklarımızdan bir defa kullandıktan sonra çabuk sıkıldık.

Yeni bir şeylerin peşine düşer olduk.

Artık çalışmak satın almak sanal dünya bizim hayatımız oldu.

Daha çok kazanmalıydık, bunu için ne gerekirse yapmalıydık.

Yaşamak için acımasız olmamız gerektiğine inandık.

İyi insanı doğru insanı bir tarafa bırakıp,

Bize süt verecek ineklerin peşine düştük.

Önümüze kim çıkarsa çıksın ezip geçmeliydik.

Bize öğretilen ahlaki değerlerimizin işe yaramadığını, oyunun başka kurallarla oynandığına inandık.

Önemli olan kazanmaktı.

Mahallemizden koptuk, kardeşlerimizden koptuk.

Kültürümüzden geleneklerimizden koptuk.

İyi gün kötü günde bir birimize destek olmaktan vazgeçtik.

Artık birbirimizi çekecek durumda değildik.

Hep akıl veren şunu yapma bunu yapma diyenleri duymak istemiyorduk.

Kimseye güvenmiyorduk, boş laflara karnımız toktu.

Bana akıl vereceğine para ver demeye başladık.

 Büyüklere saygıyı sabrı şükretmeyi, mütevazi yaşamı unuttuk.

Popülist değerlerin, gücün, mevkinin peşine düştük. Psikolojimiz değişti, algılarımız değişti. Güvenli bir ortamda yaşamadığımızı düşünmeye başladık.

 Ailemizin çocuklarımızın geleceği ile ilgili endişelerimiz artı.

 Kaybetmek, kazanmak, var olmak, yok olmak arasına sıkışıp kaldık.

Bir birimize artık hiç güvenmez olduk.  Dostlara zaman ayırmaktan vazgeçtik.

Toplumumuz uzun süredir bir değişim içinde.  

Maddi konular hayatımızda çok önemli hale geldi.

Toplumsal bağlarımız zayıflamaya başladı.

 Çoğu zaman bir görevmiş gibi sosyal etkinliklerde bulunur hale geldik.

Aslında Türk toplumu vatansever, misafirperver, yardım sever,  paylaşımcı.

İyi günde, kötü günde dostları ile birlikte olmayı bilirken, ne oldu da bazı şeyler değişmeye başladı. Kendi çıkarlarımız bu kadar önemli hale geldi.

Bunu ekonomik gelişmenin bir sonucu olarak görebiliriz. Çağımızdaki teknolojik gelişmeye bağlayabiliriz. Hatta kaçınılmaz son olarak da görebiliriz.

Fakat toplumsal yapımızın bu küresel acımasız değerleri içine sindirmesine uygun bir yapısı olduğunu düşünüyorum.   

Birlik beraberliğe çok ihtiyacımız olduğu bu coğrafyada kendimizi düşündüğümüz kadar ülkemizin, toplumumuzun geleceğini de düşünmeliyiz.

Asıl zenginlik insana olan yatırımdır. Kazandığımızı ürettiğimizi paylaşırsak bir anlamı olduğunu unutmamalıyız.

 Yazılı ve görsel medya yayınları ile toplumu bu yönde özendirmeliyiz. 

Toplumun önündeki rol modellerin yaşam felsefesi ve davranış şekli ile topluma iyi örnek olması en büyük dileğim.