Tarih: 25 Şubat 1992
          Yer: Hocalı
          Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi. 1991 yılından beri Ermeni güçlerinin abluka altına aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasabaydı. 25 Şubat 1992’den itibaren Hocalı’ya üç koldan saldırıya başlayan Ermeniler, 366. Motorize Alayı’nın bütün ağır silah ve araçlarını kullanarak şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttu. Ermeni askerlerinin gece karanlığında yaptığı katliam, 26 Şubat’ın ilk ışıklarıyla ortaya çıktı.
          Masum siviller toplu şekilde katledildi. Derisi yüzülerek, başları kesilerek öldürülen masum insanların, süngülerle karınları deşilen hamile kadınların cesetleri tanınmaz haldeydi. İnsanlık tarihinde nadir görülen bu hunharca soykırımla ilgili o dönem çekilen görüntüler ve katliamdan sağ kurtulanların ifadeleri tarihe kanlı harflerle yazıldı. Resmi verilere göre, Hocalı’da 106’sı kadın, 70’i yaşlı, 63’ü çocuk olmak üzere 613 masum ve silahsız Azerbaycan Türkü acımasızca ve hunharca katledildi. Bu katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu. Ermenilerin esir aldığı 275 kişiden 150’sinden hala haber yok.
          Tam 28 yıl oldu, bu yara hala kanıyor. Gözyaşları akmaya devam ediyor. Acılar dinmek bilmiyor. Bugün otuz yaşın üzerinde olması gereken çocuklar hep çocuk kalacak. Azerbaycan toprağı olan Karabağ, Ermeni işgalinden kurtulmadıkça ve adalet önünde yaşanan bu katliamın hesabı sorulmadıkça acılar ve gözyaşları dinmeyecek, ruhlarımız huzura kavuşamayacak. Bunun için güçlü bir Türk Dünyası ve Türk Birliği’nin olması şart. Vicdanları kararmış sözde medeniyetin yaratıcısı olduğunu iddia eden “tek dişi kalmış canavarların” hakimiyetinin sürdüğü bir dünyada adaletin tecelli etmesi imkansız. Çünkü onlar, emperyalist emellerini devam ettirmek için vampir gibi oluk oluk insan kanı içmeye devam ediyorlar.
          Üstüne üstlük şirinlik olsun, hoş görünelim diye 15 Ekim 2009’da Bursa’da Ermenistan ile yaptığımız  milli maçta stada Azerbaycan bayraklarının sokulmaması ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’la verilen samimi pozlar içimizi burkan, yüreğimize hançer gibi saplanan ve kardeşliğimize gölge düşüren kara bir mizah gibi beşeri hafızamıza yerleşen bir tablo olarak canlılığını devam ettiriyor. Böylesi hatalar binlerce yıllık devlet tecrübemize sürülen bir kara lekedir. Adaleti, mazlumun yanında yer alması ve yiğitliğiyle ünlenmiş Türk Milleti asil yapısına uygun davranışları sergilemelidir. Kendi yaramıza önce kendimiz merhem olmalıyız.