O gün karne günüydü, aslında benim için her gün aynıydı. Karnedekilerin beni fazla ilgilendirdiğini söylemem yanlış olurdu. Neden mi? Sevgi ve şefkatin en kısır olduğu, yalnızlıkların içinde yoğrulduğum günlerdeydim. Okula gittiğimde tüm arkadaşlarımın heyecanla karneden bahsetmeleri, endişeleri yüzlerine yansımıştı. Benimse kafamda bir sürü planlar, hayallerimin önünde set oluşturuyordu. Bugün alacağım karne her problemi bitirecek, yaşamımda yeni bir sayfa açacaktı.

Yani bir kağıt, ince bir karton parçası benim zaten mutlu olmayan yaşantımı alt üst edecek, beni tanımadığım bir yola gönderecekti. Adım okunduğunda ayağa kalkacak bile halim yoktu. Karneyi alırken ellerimin titrediğini hissetmiş olan öğretmen, üzülme çalışırsan düzeltirsin dedi. Sessiz konuşuyordum, neyi, hangisini.

Dışarı çıktığımda durakladım. Ne tarafa gitmeliydim. Yönümü karne çizecekti. Babamı çok küçük yaşta kaybetmiştim. Annem, ablam ve eniştemle aynı evde oturuyorduk. Bugün ise bir aile dostumuzun evinde yemeğe davetliydik. Benim de karneyle birlikte oraya gitmem gerekiyordu. Ulusa doğru yürüdüm. Heykelin önüne geldiğim de bir çingenenin dilendiğini gördüm. On bir yaşında cılız bir kızdım. Konu komşu büyüyünce çok güzel bir kız olacağımı söyler dururdu.

Çingeneye baktım, kucağında bir bebek emziriyordu. Çingene birden beni fark etti. Gözlerini gözlerime dikip beni süzmeye başladı. O tarihlerde kız çocukları kaçırılıyor,  kaybolup gidiyorlardı. Bu kadın da beni kaçırabilir, belki beni de dilenci yapardı. Dilenmenin nasıl onur kırıcı bir şey olduğunu anlayacak yaşta idim. Ama bu karne ile anneme ne diyebilirdim. Bir anda çingene kadının gözlerindeki parıltılar yavaş yavaş kırmızıya dönüyordu, yani ürküten bir bakıştı. Geriye dönüp kaçmaya başladım.

Birden karşıdaki havlu mağazası dikkatimi çekti. Koşarak içeri girdim. Orta yaşın üzerinde bir bey vardı. Yavaş yavaş tezgaha yaklaşıp, ağlamaklı bir sesle ‘lütfen bana yardım edin’ dedim. Adamcağız şaşkın gözlerle beni izlerken, elimdeki karnemi uzatıp, ‘şunları düzeltin lütfen’ diye ağlamaya başladım.

Karneye şöyle bir bakan adamcağız, ‘‘Bak kızım bu karneyi düzeltmek kolay ama öğretmenlerin bunu anlar sonra da hem annen seni cezalandırır hem de okul. Halbuki bugün eve gidip kırıklarını en kısa zamanda düzelteceğini söylersen seni affeder’ dedi.

Hayatımda ilk defa birisi benimle candan ilgileniyor, bana moral veriyordu. Yavaşça ayağa kalkıp teşekkür ettim. Biraz önceki sıkıntılarım gitmişti. Davetli olduğumuz eve gittiğimde eniştem o her zamanki nükteli konuşmalarından birini yapmaya başladı. ‘Kayınvalide bak kızın 13 tutturmuş’ dedi. Spor Toto o dönemlerde çıkmıştı. Evet karnede tam tamına 13 zayıfım vardı ama o sene sonunda 13 zayıf 3'e düşmüştü. Yazın bunlara da çalışıp, 2'sini verip 1'inde de borçlu geçmiş, o borcu da yıllarca omuzlarımda taşımıştım.