Açgözlü ticaret anlayışlarının olmadığını belirten Ahmet Paşaoğlu, başarılı  ticaret hayatını neye borçluğu olduğunu anlatırken, insanların kapris ve komplekslerinden arınması gerektiğini vurguladı
En büyük hayalinin ailesi ile birlikte uzun soluklu bir tatil yaşamak olduğunu anlatan Paşaoğlu ile siyasete neden girmek istemediğini, yatırımlarını, hedeflerini ve Alanyaspor’u konuştuk. 

-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
_mg_5969.jpg1978 Doğumluyum. Ankara’da doğdum. 30 yıldır Alanya’da yaşıyorum. Karadeniz insanı olarak hep ticarete yatkın olduğumuz için 14 yaşında ticarete başladım. En büyük tecrübe ve birikimim ailemin bana güvenip işyerini bana teslim etmesiydi. Hem okula gidiyor, hem ticaret yapıyordum. Ama bazen kızıyordum aileme. Çok büyük hata yaptığım zaman (tabi o zaman hata yaptığımı anlamıyordum) arkadan birileri müdahale ediyordu. Küçük hatalarda müdahale olmuyordu. Ticaretin cilvelerini öğrensin diye küçük hatalarıma göz yumuyorlardı. Amcam ve babamlar iki erkek kardeş ticaret yapıyorlardı. Babam 12 kardeşmiş. Böyle olunca da gençliğin vermiş olduğu cesaretle, müdahalelere kızıyordum. Bu tecrübe deneyim ve birikim bende farklı bir noktaya gitti. Ticaret daha tatlı gelmeye başladı. Dolayısıyla liseden sonra Üniversite hayatını düşünmedim. En büyük şansım büyüklerle birlikte olmaktı. Onların sohbetlerinde bulunmak, onlarla ticaret yapmak bana çok büyük deneyimler kazandırdı. 
-Nasıl deneyimler kazandırdı?
Onların anlattığı hikayeler yaptığımız görüşmelerde örtüşüyorsa karşı tarafı daha çok araştırıyorsunuz. Çünkü, o insan yaşamış olduğu bir hikayeyi anlatıyor. Bu sayede  ticaretin bazı hatalarına düşmemiş olduk. Doğru adımlar atmış olduk. Rabbimde nasip etti. Çeşitli iş dallarında ticaret yapmaya başladık.
-Alanyum AVM fikri nasıl ortaya çıktı?
Alanyum iki ortaklı, Paşaoğlu ailesi ile Ülpaş ailesi. Murat bey var, amcam biz beraberiz. Amcamın hayaliydi.  Alanya’da bir Alış-veriş merkezi olmasını istemişti. İnsanların AVM için Antalya’ya gidip gelmesinden dolayı da böyle bir ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. 2005 yılında  Alanyum’un karşısında bir inşaat yapıyorduk. Sami bey ile bu alanı kiraladılar. İnandılar, tadilatını yaptılar ve başladılar. Bir çok kişi bu projenin hayata geçeceğine inanmadı, olmaz dediler, yapamazlar dediler. Alanya kaldırmaz dediler. Ama bizim Karadeniz ruhunda inatçılık olduğu için, başarma arzusu yoğun olduğu için başardılar. Sonuçta Sami bey ve Murat amcam iki ruh bir araya geldi. Ve Alanyum AVM doğdu. Bende burada Genel Müdürlük yapıyorum. 
-Alanya gibi iklimi sıcak bir bölgede elektrik santrali projesine nasıl girdiniz?
santral-resim-7.jpgsantral-resim-7.jpgBu proje yıllardır boşta kaldı. O dönemin hükümeti bir kanun çıkardı.  HES’leri alıp başlamayanlar 4 yıl içinde geri verecek şeklinde. Bu sefer lisanslar satılmaya başlandı. O dönemde bize geldi. Sonuçta bir hesap yaptık. Bu hesap bize mantıklı geldi ve başladık. 
-Bu projeyi yaparken nasıl tepkilerle karşılaştınız?
Elektrik santralimiz Dim Çayı üzerinde.  Kayınpederim ile kayınbiraderim işletiyor. Elektrik santralini yaparken çok büyük zorluklar çektik. Halkımızın HES’lere karşı tepki duyduğu dönemlerdi.  Allah’a çok şükür alnımızın akıyla çıktık. Santral projemizi hayata geçirirken, bir kere olsun halkımızla, köylümüzle karşı karşıya gelmedik. Fakat yatırımcı olarak bizlerde üzerimize düşen görevleri yerine getirdik. Bizim aile şirketlerimiz olarak felsefemiz şu; kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi karşı tarafa yapma. İnsanlara zarar verirsen, tabi ki karşı tarafta sana zarar verir. İnsanlar orada hayvancılık, tarım yapıyor. Düşünün ben orada arıcılık yapan köy insanı olsam, o toz-toprak kalktığı zaman bana zarar vermez mi?. Bizde orada yaşayan ve üretim yapan herkese saygı gösterdik. Ne yaptık? Toz-toprak üreticilerimize zarar vermesin diye sabah-akşam vidanjör tuttuk. Sadece bir kamyonun maliyeti bize aylık 15 bin liraydı. Yıllık toplamda 300 bin lira maliyeti vardı. Su kanalını tünele çevirdik. 5 milyon dolar fazla para harcadık. Bu parayı harcarken sonuçta kendimizi de düşündük. Sonuçta ticari bir işlem yapıyoruz. Ama düşünün su kanalı şeklinde yapmış olsaydık. Ne kadar tel örgüde yapsanız insanlar, çocuklar o suya girmek isteyeceklerdi. O insanların bir canının yanmasının maddi olarak bir karşılığı olamaz.  
-İstediğiniz hedefe ulaştınız mı elektrik santralinde?
santral-resim-10.jpgİlk iki yıl istediğimiz hedefe ulaşamadık. Bu yıl içinde % 80 olarak hedef tuttu. Tabi bu şöyle bir şey, Rabbimin işine bağlı bir şey. Kar yağarsa o önemli. Bize 5 ay yağmur yağsa kapasitemiz dışındaki akıp gidiyor. Ama kar yağarsa her gün bir istihkak geliyor. Sabah kar erimeye başlayınca sizde onu akşama kadar üretiyorsunuz. Ertesi gün tekrar erimeye başlıyor. Yani bu işteki en önemli olgu kar. 
-Pişmanlık duydunuz mu?
Biz yaptığımız hiçbir ticarette pişmanlık olmadık. İnşallah bundan sonra yapacağımız yatırımlarda da pişman olmayız. Biz her hangi bir yatırım yapacağımız zaman yatırım bedelinin en az % 80’inin öz sermaye olmasına dikkat ederiz. Sermayemizin altındaki yatırımlara girmiyoruz. Sadece kredi ile dönebilecek yatırımlara girmiyoruz. Yani yağımızı yorganıza göre uzatıyoruz. Eğer ayağınızı yorganınıza göre uzatmazsanız açıkta kalırsınız, üşümeye başlarsınız. Üşürseniz sıtmada olursunuz, veremde olursunuz. Hasta olduğunuz zaman bir sürü de düşmanınız olur. Para bazı insanlarda dostluk, bazılarında ise düşmanlık kazandırır. 
-Başarılı bir ticaret hayatının sırrı nedir? Siz ticaretinizi neye borçlusunuz?
Dürüst ve ahlaklı olmaya. En önemlisi bunlar. Yaşadığım gerçek bir örnekle anlatayım. İş yaptırdığım biri her telefonu açtığımda kalkıp geliyordu. Bir arkadaşımın dikkatini çekmiş. “Ya Ahmet bey sen bu adama iş yaptırıyorsun. Biz de iş yaptırıyoruz ama bizim işimizi yapmıyor. Geliyorum diyor, gelmiyor, yapıyorum diyor, yapmıyor” dedi. Ben de ‘Abi sen bu insanla nasıl çalışıyorsun” dedim. (bahsettiğimiz insan emeği ile iş yapıyor. Yanında işçi çalıştırıyor. Emeği ile yaptırılan işler hep nakit giderlerdir. Bir yerlerden vadeli mal ya da ürün alma şansı yoktur.) Ben bir ay çalıştırıyorum, Parasının birazını veriyorum, Birazını da çek veriyorum” dedi. Ben öyle yapmıyorum. Ben telefon açıyorum, geliyor işini yapıyor. Ertesi gün faturasını getiriyor, Ben de ödemesini yapıyorum. “Hııı o zaman sen her aradığında sana geliyor” dedi. “Valla bilmiyorum bana mı geliyor. Ama işini yaptıktan sonra ertesi gün  ödemesini yapıyorum“ dedim. Yani dürüst ve ahlaklı olmak, sözünde durmak önemli. 
Ben bir çok yere çek göndermiyorum sözüm yeterli oluyorsa. Ama eğer ahlaklı değilseniz zaten karşınızdaki tüm kapılar kapanıyor. Belki çok kurnaz ve zeki olduğunuzu düşünüyorsunuz.  Ama, ayağınız öyle bir takılıyor ki, çok büyük işler yaptığınızı düşündüğünüz işlerde çok büyük zararlar görebiliyorsunuz. Bu seferde huzurlu olmuyorsunuz. Ben bir de şunu yaparım. Tabi eşim buna çok kızar. Bu iyi bir özellik mi, kötü bir özellik mi bilmiyorum ama. Eve gittiğim zaman, televizyon açık olduğunda bile o gün ne yaptığımı sorgularım. Gerek iş dünyasında, gerek spor camiası, gerekse de toplumsal olayları bir bir gözden geçiririm. Kiminle ne konuştuğumu, nasıl konuştuğumu, kimin kalbini kırdığımı sorgularım. Hata yapıp yapmadığımı sürekli sorgularım. Hatam varsa özür dilemesini de bilirim. Ama haklı olduğum konuda bir adım geri adım atmam. Haklı isem bundan zarar göreceğim, para kaybedeceğim diye düşünmem. Onurumu, şerefimi kaybetmediğim sürece para kaybetmişim önemli değil. Ahlak, dürüstlük ve onur bende en önde geliyor.  
-Siyaseti hiç düşündünüz mü?
Yok. Bana göre bulmuyorum. Siyasette biraz farklı olmak gerekiyor (gülüyor) ama şöyle bir şey var. Olmakta gerekiyor gibi geliyor. Mesela ben Ticaret Odası’nda olmayı düşünmüyordum. Ama ALTSO’yu eleştiriyorsam, Ticaret Odası’nda bir şeyler yanlışsa o zaman size bir görev geldiği zaman orada olmalısınız. Eleştirdiğiniz bir yerde, size ihtiyaç varsa ve o zaman sizde bu sorumluluğu almıyorsanız o halde sizde de bir yanlış var demektir. Bunu böyle görerek ben ALTSO yönetimine girdim. Tabi zaman ne gösterir, hayat ne gösterir bilmiyorum ama bu dönemde zaten siyaset düşünmüyorum. Çünkü, kendi işlerimizde çok yoğunuz. Alanyaspor’un da çok büyük bir sorumluluğu var üzerimde. Bu yıl kongre kararı olmayınca devam ediyoruz. İnşallah şampiyon olacak. Yapılacak ilk kongrede Alanya halkından, Alanyaspor camiasından ve arkadaşlarımdan müsaade istemeyi düşünüyorum. 
-Alanyaspor mu? Fenerbahçe mi?
img-20141208-wa0000.jpgimg-20141208-wa0000.jpgÖnce Alanyaspor sonra Fenerbahçe. Bakın ben iki yıl önce Ofspor’un maçına gittim. Memleketim Of olduğu halde cebimden ekstra prim verdim. Karşımda babam olduğunu bilsem eğer ben bir yerde görev yapıyorsam, ben o takımın başkan yardımcısı isem birinci öncelik orasıdır. İsterse karşı tarafın takım başkanı kardeşim olsun.  Eğer tersi bir durum oluyorsa işte o zaman ahlaksızlık oluyor, şike oluyor, her şey oluyor. Doğru olan, olduğunuz yer neresi ise orada dürüst ve ahlaklı olarak durmanızdır.  Alanyaspor’da üçüncü dönemim. Ben hep şunu düşünürüm; işimi düzgün yapabilmiş miyim, katkıda bulunabilmiş miyim. Ve sonrasında insanlar, adam gibi adam diyor mu? Benim için önemli olan her ne yapıyorsam eşime, çocuklarıma, dostlarıma, aileme senin eşin, senin baban, senin arkadaşın, senin dostun dürüst, ahlaklı ve adam gibi bir adamdı denmesidir. Ben tüm sevdiklerime bu mirası bırakmak istiyorum. Ayrıca vakti gelince koltuğu bırakmasını bilen biriyim. Koltuğa yapışmanın bir anlamı yoktur. 3 sezon, 5 sezon görev yapabilirsiniz. Çok başarılı işlerde yapabilirsiniz ama belirli bir süre sonra bırakıp taze kanın gelmesi gerekir.  Vakti, zamanı geldiği zaman yerinizi yenilere bırakmalısınız. Bu siyasette de aynı, yöneticilikte de aynı, işte de aynı. 
-Alanya’ya başka yatırımlarınız olacak mı?
Bir otel projemiz vardı. Alternatif turizm olduğunda aile olarak düşünüyoruz. Ama bu dönemde oldukça yoğun yatırımlarımız var. Biliyorsunuz ülkemizin içerisinde bulunduğu siyasi durumda çok önemli. Hükümet kurulması çok önemli.  Çünkü, bu yatırımlar küçük yatırımlar değil. İş sahalarını büyütmeyi seven bir şirket yapımız var. Ama sağlam zaman ve zeminin oluşması çok önemli.
-Son yaşanan terör olaylarından nasıl etkilendiniz? 
Öncelikle  tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, Türk halkına da başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Hepimizin canı yandı. Şehit haberi olmak hepimizi yaralıyor.  Halk olarak bizim sokağa çıkıp savaşmamız olmaz. Tabi ki halkımız tepkisini gösterebilir, şehidini uğurlayabilir. Bayrağını alıp gösterisini yapabilir ama bunlar taşkınlıkla olmamalı. Allah devletimize zeval vermesin. Devletimiz PKK’nın üstesinden gelecektir.  Ama halk olarak sokağa çıkıp, birbirini taşlamak, yakmak, yıkmak çözüm getirmez, zarar verir.  Son yaşanan olaylarda da Alanya çok büyük zarar gördü. Alanyum olarak giriş sayısı ve ciro olarak her yıl yaptığımız bir planlamamız ve hedeflerimiz vardı. Bu yıl ki hedefimiz 4 milyondu. % 25 gibi bir büyüme sağlarız diye düşünüyorduk. Ama % 10 gibi bir büyüme olacağını düşünüyoruz. Tabi böyle giderse, yarın ne olur bilemiyoruz. İnşallah kötü olaylar yaşamayız. 

-Aile şirketleri  genelde kurumsal ve başarılı olamıyor ya da insanlar ortaklıktan kaçınıyor. Ortaklık kurulamasının nedeni nedir?
Bizim şirketlerimiz Allah’a şükürler olsun ki başarılı. İş ile aileyi birbirine karıştırmamanız lazım. Eşler de çok önemli tabi. İşteki olumsuzlukları yansıtmamak lazım. Bir de bizim ailede ihtiyaç varsa alınır. İsraf varsa alınmaz.  İhtiraslardan ve komplekslerden arınmak gerekiyor. İslamiyet de bunu emrediyor zaten. Ortaklıktan kaçınıyorlar çünkü ahlaklı olunamadığı için, dürüst olmadıkları için, birbirlerinden çalmayı düşündükleri için. Birbirlerini kandırmaya kalktıkları için. Birbirlerinin bir yere gelmesini istemedikleri için kaçınıyorlar.
-Ticaret Odası, Alanyaspor, yoğun bir iş hayatı içerisinde nasıl bir aile babasıdır Ahmet Paşaoğlu?
En zor soruyu sordunuz. Burada büyük bir sıkıntım var. Eşimden Allah razı olsun. Bu güne kadar beni idare etti. Hala da idare ediyor. Ben iş kolik bir insanım.  Aldığım işi, aldığım sorumluluğu sonuna kadar  başarılı bir şekilde yerine getirme arzusu var. Yapamayacağım hiçbir görevi kabul etmem. Dolayısıyla en fazla ailemden fedakarlık yapıyorum. Bir şeyi eksik yapıyorsam o da aileme yeterince vakit ayıramamaktır. İki yaşında bir oğlum var. Hala bana dede diyor. Yaşlandığım için değil (gülüyor) Çünkü sürekli dedeyi görüyor.  Bu nedenle Alanyaspor’daki görevim, sorumluluğum bittiği zaman, Alanyaspor Allah’ın izni ile şampiyon olduğu zaman ben müsaade isteyeceğim. 
-Ahmet Paşaoğlu’nun kafasında ya da hayalinde isteyip de yapamadığı bir şey var mı?
Sadece ailemden yana isteyip de yapamadıklarım var. Onlarla uzun bir seyahat, tatil yapmak istiyorum. Hiçbir zaman uzun süreli ailemle tatil yapamadım. En büyük hayalim bu. Ticari olarak ise; bizim öyle açgözlü bir ticaret anlayışımız asla olmadı. Olmayan işlerimizde bir hayır vardır diyoruz. Ticari olarak hırsımız yok. 
-Son sözlerinizi alabilir miyiz?
Yapmış olduğum görevler, ticaretler var. Şu andaki hedefim Alanyaspor. İnşallah şampiyon olup layık olduğu yerde olur.  ALTSO olarak ise çıtayı ne kadar yükseğe çıkarabilirsek çıkartacağız inşallah. Ticari olarak da yaptığımız projeleri, verdiğimiz sözleri yerine getirme sorumluluğumuzu bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra yapacağız. Ailemle de güzel ve uzun bir tatil düşünüyorum. Ama hayat, neyi getirir, neyi götürür, bizi ne tarafa sürükler, ne tarafa yönlendirir bilemiyoruz. Biz vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı, seven, görev olduğunda görevden kaçmayan insanız, görev sadece  savaşmak değil. Nerede ihtiyaç varsa, nerede ihtiyaç olursa eğer zaman uyuyorsa orada oluruz. Ailemizde de bu hep böyle olmuştur. 

Editör: TE Bilisim