Şekerhane Mahallesi, Gücüoğlu Sokak’ta bulunan Azakoğlu Tarım, ziraat mühendisleri Sinan Erden, Yüksel İpek, Fatma Azakoğlu ile birlikte hizmet sunuyor. Azakoğlu Tarım’da müdürlük yapan ziraat mühendisi Yüksel İpek,  sektördeki en büyük sorunun ehliyet ve liyakat sahibi olmayanların hizmet sunması olduğunu söyledi. 20 yıldır sektörde hizmet veren Yüksel İpek, “Daha önce uzun yıllar boyunca bir firmanın teknik sorumluluğunu yaptım. Bu süreçte 17-18 sene sahada muz üzerine çalıştım. Sonra Azakoğlu Tarım ile bir oluşuma girdik. Bitki besleme ürünleri satıyoruz. En kısa zamanda da ruhsatımızı alıp zirai ilaç koymayı düşünüyoruz. Bu şekilde hizmet vereceğiz” dedi. 
“TARIK ZEHİRLERİ EHİL KİŞİLER TARAFINDAN SATILMALI”
Bitki besleme ürünlerinde kalıntı sürelerinin çok büyük bir önemi olmadığını belirten İpek,  “Bizde esas olan konu ürün verildikten sonraki hasat süresi çok önemli. Özellikle bizim insektisit dediğimiz ürünlerin üzerinde hasat süresi 21 gün yazısı yer alır. Bu ilaç atıldıktan sonra 21 günden sonra hasat edilmemesi ile ilgili. Çünkü bitkinin özsuyuna geçiyor. Bu da kansorejen oluyor. İnsan sağlığı için büyük bir tehlike. Şu an satmış olduğumuz ürünlerin tamamı bitki besleme ürünleri. Bunların hasat süresi diye bir şey yok. Elbette kimyasal ama kansorejen bir etkisi yok. Tarım zehirlerinin ehil kişiler tarafından satılması lazım. Günümüzde birçok bayide ilkokul mezunu ama diplomasını kiralayıp bu işi yapan, çok büyük yerlere gelmiş birçok bayi var. Biz bunları satamıyoruz. Çünkü ruhsatımız yok. Alanya’nın yerlisi olup diploma kiralayıp bu işi yapıyorlar. Bu üzücü bir durum. Hiçte mesleğinin ehilleri değiller. Yanlarında mühendis çalıştırıyor diyecekler. Bunlar ehliyet, liyakat sahibi değil. Mesleğinde bir yere gelmiş insanlar değil. Hepsi yeni mezun veya eski mezun olsa da kendisini geliştirememiş birçok çalışan var” dedi. 
“İLAÇLARI PEYNİR EKMEK GİBİ SATIYORLAR”
Zirai ilaç satanların yükümlülük altında olduğunu vurgulayan İpek, “Asıl işin tehlikeli kısmı orası. Bitkide kalıntı çok önemli. Herbisit dediğimiz grup yabancı otla sulama kanalına kadar karıştı. Otu kurutmak için dozaj sınırlaması olmadan yıkamayla direkt sulama suyuna karışıyor. Bizim için bu tarz şeyler önemli. Maalesef Türkiye genelinde ve Alanya’da işinin ehli olmayanlar tarafından bu işler yapılıyor. Diploma kiralamayla köşeyi dönen çok sayıda insan var. Bizim insektisit dediğimiz ilaç grubunu peynir ekmek gibi araziye götürüp bırakan, satan çok sayıda insan var. Asıl bunun önüne geçilmesi lazım. Bu insan kıyımının durdurulması lazım. Bizim için önemli nokta burası. Bu işi yapabilmek için işin ehli olabilmek gerekiyor. Maalesef diploma kiralanıyor. Kişi diploma kiralandıktan sonra iş yerine hiç uğramıyor. Sadece parasını almaya geliyor. Bir ay içerisinde raftan ne kadar insektisit, pestisit grubu çıkacağını hayal bile edemezsiniz” diye konuştu.  
“DOZAJ ÇOK ÖNEMLİ”
Tarımsal ilaç gruplarında dozaj çok önemli olduğunu kaydeden İpek, “Örneğin 100 litre suya şu kadar CC dediğiniz zaman bunu aşmaması lazım. Bu çok önemli. İnsektisit grubuyla ilgili imzalatıp verdiğimiz evrak yok ama bomba yapımında kullanılan nitratlı kökenler dediğimiz kökenli gübrelerimiz var. Bunlarla ilgili Gübre Takip Sistemi (GTS) çıkışlarımız var. Bu ürünü verirken üreticimizin TC kimlik numarasını, imzasını alıp sistemden direkt bakanlığa bildirerek çıkış yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
 “LİYAKAT SAHİBİ İNSAN YOK”
En büyük şikayetlerinin diplomasız insanların sektörde faaliyet göstermesi olduğunu söyleyen İpek, “Ehliyet, liyakat sahibi insan yok, çok az. Alanya’nın en büyüklerine bakın, hiçbirinin diploması yok. Hepsi  ilkokul, ortaokul mezunu. Bu sektörden ekmek yiyor” dedi.  
“DÜZENLİ ARALIKLARLA ÜRETİCİYİ ZİYARET EDİYORUZ”
Üreticilerin seralarını rutin olarak ziyaret ettiklerini ve buna göre reçete hazırladıklarını ifade eden İpek, “Bizimle çalışanlara her 1-2 haftada düzenli aralıklarla ziyaretlerimiz oluyor. Bitkinin eksikliğini yerinde tespit edip reçetemizi yazıyoruz. Üreticimiz gelip bizden ürün alıyor. Biz tekrar bunun rutin takibin yapıyoruz. Çünkü bitki beslemede süreklilik çok önemli. Belli bir yerden sonra takibini bıraktığınız zaman bitkide gelişme geriliği olur. Ekonomik zarar eşiğine gelinir” diye konuştu.  
“VEREN EL BİLİNÇSİZ”
Üreticilerde bilinçlenme olup olmadığıyla ilgili soruyu cevaplayan İpek, ”Üreticide sektör bu tekellerde olduğu için çok bir düzelme olmaz. Çünkü veren el bilinçsiz. Ben seradan maksimum verim alayım ama her ne olursa olsun, kimyasalmış, bitkide kalıntı yapıyormuş, hiç önemi yok düşüncesi var. Çünkü veren kişi liyakat, ehliyet sahibi değil. Böyle sıkıntılarımız var” ifadelerini kullandı.  
“TÜM BİTKİ DESENİNE HAKİMİZ”
Azakoğlu Tarım olarak bitki besleme ve zirai ilaç grubunda tüm bitki desenine hakim olan ürünler sattıklarını belirten İpek, “Örtü altı yetiştiriciliği, odunsu, avokado, kividen tutun muz, domates, biber, patlıcan, salatalık, kesme çiçeğe kadar tüm ürünler elimizde mevcut. Çok geniş yelpazede hizmet veriyoruz” dedi. 
“BİLMEDİĞİNİZ ÜRÜNLERİ KULLANMAYIN”
Sattıkları ürünlerin pahalı olmadığını vurgulayan İpek son olarak üreticilere şu çağrıda bulundu: 
“Bilinçli sürdürülebilir tarımdan yanayız. Üreticiler bilmedikleri ürünleri kullanmasın. Özellikle Konya’dan gidip Melas grubu alıyorlar. Bunlar toprağı çoraklaştırmanın yanı sıra toprakta çok büyük handikapları var. Zararlı bakterileri de çoğaltıyor. Bizim toprağımızda zararlı bakteri çok az olduğu için zararlı bakteriler de çoğaltıyor. Yani sürdürülebilir tarımı öldürüyor. Şöyle söyleyeyim. Bir sereye ilk yıl ürün dikiyoruz. İlk sene çok güzel oluyor. Toprak daha bakir. Bütün elementleri barındırıyor. Buradan bu elementleri bitki çekiyor. Verdiğimiz ürünlerle toprağı çoraklaştırıyoruz.  Mecburen dışarıdan gıda ile desteklemek zorundayız. Vermeden ürün almak zor derler ya, toprağı ilk yıldan bitiriyoruz. Neyle? Kimyasallarla, işinin ehli olmayan zirai ilaç bayilerinin pompaladıkları zirai ürünler veya kimyasal ürünlerle. Çiftçilerimiz daha bilinçli meslektaşlarımızla ilerlerse bu hem tarımın hem geleceğimizin avantajına olur. Bu gidişle çocuklarımıza ekecek toprak kalmayacak.” – Erkan Uysal
 

Editör: TE Bilisim